29 Aralık 2013 Pazar

Fenerbahçe 5 Kayserispor 1

 Fenerbahçe rakiplerinden sonra maçı oynayıp, ligi lider kapatması garanti şekilde sahaya çıktı. Galip gelip farkı korumak önemliydi, rakip Kayseri olunca galibiyet daha kolay gözüküyordu ama öyle olmadı. Özellikle ilk yarıda yanlış pas tercihleri ve son vuruşlardaki beceriksizlikler takımı frenledi. Gol gelmedikçe Kayserispor daha güvenli oynamaya başladı ancak oyunu maç boyunca kontrol edemedi. Karabükspor deplasmanında yerlerde sürünen Gökhan Gönül ilk yarı boyunca sayısız bindirme ile pozisyon hazırladı ancak golü bulamadık. Meireles uzun bir aradan sonra yeniden ilk 11'de idi ancak maç kondüsyonun eksik olduğunu gözlemledik.
İkinci yarıya da ilk yarıdan farklı başlamadı Fenerbahçe. Yine sağ kanattan yüklendi, yine pozisyonlara girdi. İlk yarıdan farklı olan bitiricilikti. Önce Gökhan Gönül penaltıyı aldı ve Baroni takımı öne geçirdi. Ardından Kayseri bütün defansın uyuduğu pozisyonda Bobo ile golü buldu. Golün santrasından sonra Kuyt kesti Sow muhteşem vurdu ve o dakikadan sonra Fenerbahçe freni boşalmış kamyon gibi Kayserispor'un üstüne gitmeye başladı. Maçın en iyilerinden Topal ile golü buldu, Emenike ile müthiş bir gol daha buldu derken Caner yılın golünü atarak perdeyi kapadı. Kayserispor golü bulduktan  sonra ortaya konan futbol gerçekten takdire şayandı. Daha fazlasını da bulabilirdik. Her iki kanadı müthiş kullanmamız, gol atma istegimiz ve en önemlisi mücadelemiz ilk yarıyı lider bitirmemizi sağladı. 


Fenerbahçe bu galibiyet ile hem fark erir diye umutlananlara gereken cevabı vermiş oldu hem de şampiyonluk için ne kadar istekli olduğunu herkese gösterdi. Tek tek oyuncularının müthiş istek ve arzusu hem lig genelinde hem de bu maçta farkın oluşmasını sağlayan temel unsurlar. Ersun Yanal'ı ve takımı tebrik etmek lazım. İkinci yarı aynı ciddiyet ve istekle ligi şampiyon bitirip herkese gereken cevabı vermeliyiz. Maçta tribünden yükselen tezahüratlar gereken mesajları içeriyordu. Hem devre arasına hem yeni yıla lider giriyoruz. Allah bozmasın, daha güzel günler görelim.

23 Aralık 2013 Pazartesi

Kardemir Karabükspor 2 Fenerbahçe 1

Fenerbahçe sezonun en kötü futbolunu oynayarak 3 puan kaybetti Karabük'te. Zemine, hakeme bahane bulunabilir ama bunların hepsi takımın isteksizliğini ve özellikle ikinci yarıdaki oyundan düşüşünü açıklamıyor. Bireysel hataların yanında performans eksiklikleri ve Alper-Webo değişikliği ile orta sahanın tamamen, hücuma hızlı çıkan Karabükspor'a teslim edilmesi bu mağlubiyetin nedenleri arasında. Oyun 1-1 iken sahanın yine en iyilerinden olan Alper'in çıkması, ilk golde topu kaptırarak golü yememize neden olan, sahada ayakta duramayan Baroni'nin ise oyuna devam etmesi gerçekten şaşırtıcı idi. Üstelik daha önceki maçlarda Webo'nun girşiyle rakip kalede yakalanan etkinlikte bu maç yakalanamadı. Kısaca Fenerbahçe daha önceki maçlarda yapmış olduğu hiç bir doğruyu bu maç yapamadı. 

Zeminin belli bölümleri buzla kaplı idi, bunun oyuna etkisi tartışılmaz. Karabükspor'un bu zemine olan yatkınlığının özellikle ikinci yarıda işleri ne kadar zorlaştırdığı ortada. İlk yarı boyunca Fenerbahçe'nin ayakta durmakta zorlandığı buzlu zemin üzerinde Karabükspor dribling de yaptı, ver-kaç da yaptı kısaca yapılması gereken tüm doğruları ortaya koydu. Baskı o kadar yoğunlaştıki, bir ara 10 kişi kaldığımızı düşündüm. Caner'in elle kestiği pozisyon penaltıya sebebiyet vermese dahi Karabük yüklenmeye ve gol aramaya devam edicekti. Nitekim golü bulduktan sonra da geri çekilmedi ve hücum yapmaya devam etti. Caner'in girdiği sayısız kademe ve Volkan'ın kalesinde kurtardığı en az 3-4 net pozisyon farkın açılmasını önledi. Gökhan Gönül'ün en kötü Fenerbahçe performansı ne diye sorulursa ben artık bu maçı örnek göstericem. Jugurtha Hamroun karşında adeta sahadan silindi. 1-2 iyi performans haricinde takım kötüydü ve yenilgiyi hak etti.

Fenerbahçe,Galatasaray'ın galip gelmesiyle puan farkını 8'e düşürmesinden dolayı asla paniklememeli ve Kayserispor'u yenerek lig arasına moralli ve avantajını koruyarak girmeli. Galatasaray'ın deplasman performansı hala bizim gerimizde ve Avrupa kupalarındaki maçları göz önüne aldığımızda konstrasyon sorunu yaşayacaklarını söyleyebiliriz. Fenerbahçe sadece 1 maç kaybetti, tüm takımın hatalı ve yetersiz performansları yüzünden. Ersun Yanal'da hata yaptı Karabükspor'un hücum gücünü küçümseyerek. Hızla ilerlemeli ve önümüze bakmalıyız. Takım yine mağlubiyet alabilir ancak bu yetersiz performans mağlubiyetten daha sıkıntı verici. Geçen yıllara baktığımızda daha iyi bir deplasman galibiyeti yüzdesi yakaladık, bunun sürdürmek istiyorsak eski mücadeleci futbola hızla geri dönmeli ve taktiksel planlarımıza 1-2 ekleme yapmalıyız.Avantaj hala Fenerbahçe'de.

8 Aralık 2013 Pazar

Çaykur Rizespor 1 Fenerbahçe 2

İyi giden Fenerbahçe'ye karşı kötü güden Rizespor, karşılaşmak istemeyeceğiniz bir zamanda rakip oldular. İlk 20 dakika Fenerbahçe, değil  deplasmandaki, belki de tüm sezon boyunca en kötü furbolunu oynadı. Gökhan ve Caner ileri çıkamadı, Alper ve Baroni orta alanda birbirlerinden koptu ve Mehmet Topal defansın hata üstüne hata yapması nedeniyle iyice geriye yaslandı. Ayakta duran kimse yoktu ve Rizespor'un golünün gelmesi gecikmedi. Golden hemen sonra 2. gol geliyordu ancak Fenerbahçe şanslıydı. Golden sonra oyunu biraz dengeler gibi oldu Fenerbahçe ve Rizespor'da depoda olan benzinin yarısından fazlasını ilk 20 dakikada tüketmişti. Golü bulmuştu ama kalan 70 dakika ne yapıcaktı? İlk yarı biterken Baroni'den muhteşem bir frikik geldi, twitter'da günah çıkarma seansı da başlamış oldu. Fenerbahçe yorulan ve geriye yaslanan Rizespor karşısında istediğini almıştı. Devre kötü oyuna rağmen 1-1 ve Fenerbahçe ikinci yarıda golü bulucağından emindi. 

Fenerbahçe'nin ikinci yarı imdadına sakatlanan  Kweuke yetişti. Rizespor'un golünü atan ve Alves ile Egemen'i ilk yarı boyunca perişan eden Kweuke sakatlanınca ibre Fenerbahçe'ye doğru döndü. Bu sakatlıktan sonra Rıza Çalımbay forvet oyuncusunun yerine Sezer'i defansa alınca Ersun Yanal ilk defa fazla risk almadan Webo'yu oyuna alıp gol hamlesini yaptı. Webo merkeze, Kuyt arkasına Emenike sağ kanada, Sow ise sol kanata yerleşti ve özellikle Baroni forvetleri beslemeye ve ileriye doğru hamleler yapmaya başladı. Golün geliceği belliydi ama zamanı ve kimin tarafından atılacağı belli değildi. Baroni ortaladı Rizespor yapması gereken en son şeyi yapıp Webo'yu boş bıraktı ve Fenerbahçe 6. deplasman galibiyetine de böylece ulaşmış oldu. Golden sonra gerisi oyunu soğutmaya ve skoru korumaya yönelik hamleler arasında geçip giden zamandı. 

Fenerbahçe kötü başladığı bir filmin sonunu daha mutluluğa çevirmeyi başardı. Ersun Yanal'ın forveti 4'leme hamlesi bir kez daha başarılı oldu. Fenerbahçe rakipleri ile puan farkını korurken yine yenik durumdan galip duruma geçerek moralleri yerle bir etti. Son dakika golleri rakipler üzerinde nasıl yıkıcı etkiler yapıyorsa, Fenerbahçe üzerinde de ekstra bir güven duygusu yaratıyor. Kötü oynuyoruz ama bir gol atarsak ikinciyi zaten buluruz özgüveni ve rahatlığı. Aykut Kocaman yönetiminde 2012-2013 sezonu boyunca toplam 6 deplasman galibiyeti alan Fenerbahçe, Ersun Yanal yönetiminde 2013-2014 sezonunda henüz 14. haftada bu rakama ulaşmış oldu. Geçen yıl ya kaybettiği ya da berabere kaldığı deplasman maçları nedeniyle şampiyonluğu kaybeden Fenerbahçe bu yıl Konyaspor maçı hariç sürekli kazanarak şampiyonluğu ne kadar istediğini de göstermiş oldu.

1 Aralık 2013 Pazar

Fenerbahçe 3 Beşiktaş 3 / İşte Süper Lig Bu

Son yıllarda izledğim en zevkli derbiydi, iki takımın da hakkını vermek lazım. Bireysel hatalar, hakem hataları yanında takım halinde direnç ve yine bireysel mükemmel performanslar vardı. Fenerbahçe orta alanı geçen hafta tribünde geçiren ancak takım planlamasında her zaman ilk 11'de yer alan Mehmet Topal & Meireles ikilisine yeniden teslim etmişti. Mehmet Topal yine sahanın en iyilerinden biriyken Meireles yine arkadaşlarına ihanet etti. Uzun uzadayı bu pozisyonu irdelemeyeceğim ancak maç Fenerbahçe adına beraberlik ile sonuçlandıysa bunun tek sorumlusu Meireles'tir. Yenilen gollerdeki defans ve kaleci hatalarına rağmen Fenerbahçe, 11 kişi mücadele etse  bu sorunların üstesinden gelirdi. Nitekim ikinci yarı 10 kişi ile bu işi neredeyse başarıyordu. 

Bobo'dan sonra Almeida yeni belalımız oldu. Fenerbahçe'nin 10 kişi 2-1'i yakaladığı dakikalardan sonra 2 pozisyonda Beşiktaş soyunma odasına 3-2 önde gitti. Fenerbahçe'nin sezon boyunca devam eden müthiş presi, birbirini takip eden 2 pozisyonda Beşiktaş tarafından kırıldı. Arka tarafta yakalanan dağınık defansa, Gökhan ve Volkan'ın rezalet performansları eklenince Beşiktaş, Fenerbahçe'nin presine karşılık yapılacaklar listesini kamuoyuna açıklamış oldu. Bununla birlikte özellikle ikinci yarıda Fenerbahçe'nin 10 kişi ile Beşiktaş'ı sahadan silmesi gerçekten müthiş bir fizik kalitenin ürünü. Ersun Yanal hakkında hep bilimsel çalışır, takımlarını iyi çalıştırır söyleminde bulunulur ancak sahada neredeyse 3-4 tane 30 yaş üstü adamla bu baskıyı uygulamak gerçekten muhteşemdi. Kuyt ile Fenerbahçe beraberliği yakaladı. Sayılmayan bir gol ve verilmeyen bir penaltı da cabası. Bu maçta konuşmak istediğim en son kişi Cüneyt Çakır. Benim için maçın en iyisi Alper Potuk'tu. Fenerbahçe kariyeindeki en iyi performansı ortaya koydu. Emre ve Meireles artık ilk 11'den uzaklaşırken Alper ve Salih ilk 11'e girmeli.


Fenerbahçe belki maçı kazanmadı ancak taraftarların evlerine galibiyet almışçasına mutlu gittiğini söyleyebiliriz. Bu mücadeleyi gösterdiklerinde kaybedecekleri maç sayısı çok azdır. Bununla birlikte 10 kişi delicesine oyunu forse etme noktasına nasıl geldik gerçekten çok merak ediyorum. Maçı izlerken suratıma salakça bir gülümseme yerleşti. Fenerbahçe gerçekten iyi yolda. Aç kapıyı Veysel Efendi, gerçekten Fenerbahçe geliyor.

25 Kasım 2013 Pazartesi

Antalyaspor 1 Fenerbahçe 2 / Şans Ya

Fenerbahçe çok şanşlı ya, hep son dakikada atıyor golü. Maç muhabbetinde çığır açan ahalimizin Fenerbahçe galibiyetlerini açıkladıkları cümle bu. Önce Kasımpaşa sonra Erciyes, Bursa derken en son Antalyaspor maçında da Fenerbahçe golü uzatma dakikalarında buldu. Şans faktörü ile açıklanamayacak kadar ciddi bir istatislik var ortada. Şans ya diyenleri bir kenara bırakırsak iç sahada oynadığımız Gaziantepspor maçının bir benzeri oldu. İlk dakikalardan itibaren başlayan pres ve Gökhan'ın ortasında topun gelişine mükemmel bir vuruş yapan Webo ile 1-0 öne geçtik. Niang'ın Kadıköy'de Trabzonspor'a attığı gol geldi aklıma, müthiş bir vuruştu. Ardından Kuyt, Sow, Webo, Baroni, Alper ile girilen pozisyonlar bir türlü gol ile bitirilemedi. İlk 20 dakikada bitecek  maç kısır bir hal almaya başladı. Antalya bu arada direncini arttırdı ve ilk yarının son dakikalarında Caner'in ofsaytı bozduğu pozisyonda golü buldular. Atamayana atarlar ilkesi yeniden hayat bulmuştu. 

İkinci yarı ilk yarıdaki pozisyon zenginliğinden eser yoktu, Fenerbahçe imdat frenini çekti. Alper-Emenike değişikliği ile yine 4-2-4 dizilişine döndü. İleride çoğalmayı hedeflerken orta sahayı Antalyaspor'a teslim etti. Özellikle kanatlardan açık vermeye başladı ve Antalyaspor ilk yarıda sadece duran topta geldiği Fenerbahçe kalesine birden fazla gelmeye ve gol aramaya başladı. Bazı pozisyonlarda defans başarılıydı bazılarında ise Antalyaspor başarısız. Ersun Yanal bu sefer Webo'yu oyundan çıkarıp Selçuk'u oyuna alarak bu dengesizliği gidermeye çalıştı. Antalyaspor'un altıpastan kaçırdığı pozisyonun sonrasında Emenike tam da ondan beklenen patlamayı gerçekleştirdi. İtmelere, çekmelere, tekmelere rağmen gücü ve süratini kullanarak sıfıra indi ve topu Sow ile buluşturdu. 90+ 'da ''şanslı'' Fenerbahçe golü buldu. İlk Kasımpaşa maçında bu gol şampiyonluk işareti demiştim, artık davul zurna ile şampiyonluk geliyor.  

Fenerbahçe'nin ilk yarıda kaçırdığı goller başına iş açabilirdi, bundan sonra girilen pozisyonları daha dikkatli değerlendirmeli. Özellikle Baroni tercihi hala kafaları kurcalıyor, buna rağmen son dakikalarda dahi azalmayan istek ve gol arayan Fenerbahçe gerçekten mutluluk verici. Hele deplasmanda maça presle başladıklarında içimin yağları eriyor. Bu gemi artık rotasını tamamen belli etti, hedef şampiyonluk limanı, rüzgarda hep arkamızda, yolumuz açık olsun.

11 Kasım 2013 Pazartesi

Fenerbahçe 2 Galatasaray 0

Kadıköy'de beklentilerin gerçekleştiği bir maç izledik. Galatasaray'ın kaybediceği üzerine büyük bir mutabakat vardı. Muslera ve Sneijder'in sakatlığına Kadıköy'de kazanamama laneti de eklenince Galatasaray sahadan yine mağlup ayrıldı. Mancini, Ceyhun Gülselam'ı orta alana monte ederek defansı sağlamlaştırma gayretindeyken, Ersun Yanal, Webo hamlesiyle Galatasaray defansını bozmayı hedefliyordu. Fenerbahçe penaltıdan bulduğu golle öne geçti ve morallendi. Galatasaray'ın topu Drogba ile buluşturmak istemesine Fenerbahçe, Egemen ve Alves'in hava toplarındaki hakimiyeti ile engel oldu. Drogba'nın Türkiye kariyerindeki en kötü maçlarından birini oynadığını söyleyebiliriz. Orta alanda Emre ve Baroni beklenenden daha iyi performans gösterince Fenerbahçe sahadan galip ayrıldı. Maç içerinde Volkan ve Kuyt'ın sakatlıklarına rağmen Fenerbahçe oyununu sürdürmeyi başardı.

Fenerbahçe iç sahada daha önce oynadığı maçlardaki baskısına ulaşamadı ancak maç içerisinde Galatasaray'ın silik görüntüsünü göz önüne alırsak buna gerek kalmadığını da söyleyebiliriz. Ofsayt mı değil mi diyerek duraklayan Galatasaray savunması bakarken Baroni 2. golü atınca maçın sonucu belli oldu. Son dakikada Melo'nun kaçırdığı ya da Volkan'ın kurtardığı penaltı skoru değiştirmekten öteye gitmeyecekti. Fenerbahçe böylece lig yarışında, her ne kadar geride de olsa kadro itibariyle kendisini şampiyonlukta zorlayacak en büyük rakibinin 9 puan önüne geçmiş oldu. Kadıköy'de sürdürdüğü psikolojik avantaj da cabası. Maçtan önce sağlık sorunları yaşayan ancak büyük bir özveri ile takımın başında sahaya çıkan ve bu sezon hem takımın lider olmasında hem de pozitif futbol anlayışında çok büyük pay sahibi olan Ersun Yanal'ı ayrıca tebrik etmek gerek. 

Fenerbahçe bu galibiyetle lige verilen milli maç arasına moralli ve lider bir şekilde girmeyi başardı. Takıma Gökhan Gönül'ün dönüşü ile birlikte ana omurgada tek eksik olarak Meireles geriye kalıyor. Önümüzdeki Antalya maçında onun da kadroya döneceğini söyleyebiliriz. Şu an için herşey yolunda gidiyor ve şampiyonluk artık Fenerbahçe'nin ellerinde. Çekilen sıkıntıları unutmak için şampiyonluk şart.

2 Kasım 2013 Cumartesi

Bursaspor 2 Fenerbahçe 3

Fenerbahçe'nin zorlu maç serisinin ilk maçı idi Bursa. Bu zorluğa yakışan bir şekilde başladı maç. Fenerbahçe maçın ilk yarısında sahanın her yerinde Bursaspor'a teslim oldu. Hem Caner hem Mehmet Topuz'un kanatlarından sayısız pozisyona girdi Bursaspor. Bu tempoyu sürdürdüler ve çok geçmeden golü de buldular. Emenike'nin ileride top tutamayışı ve Baroni'nin etkisiz futbolu ile Fenerbahçe bir türlü topa sahip olmayı başaramadı. İlk yarı Bursaspor farkı arttırıcak pozisyonları buldu ancak bu dakikalarda Fenerbahçe şanslıydı. 

İkinci yarıya başlarken Fenerbahçe'nin sayısız aksayan bölgesi vardı. Ersun Yanal'ın 1-2 değişiklik ile maçı çevirmesi mümkün gözükmüyordu. Beklentilerin aksine ikinci yarıya değişiklik olmadan başladı Fenerbahçe. 60'a kadar oyunu kontrol etmeye başlasa da golü bulamadı. Bursaspor skor avantajını eline aldığı için kontra ile golü aramayı planlıyordu. Webo ile Emre'nin girişi ile işler Fenerbahçe lehine döndü. 4-2-4 diyeceğimiz ilk kez Trabzonspor maçında gördüğümüz bu diziliş golleri getirdi. Önce Webo ardından Emenike ile iki kornerden iki golü bulduk. Golün ardından, hazırlanılan Salih Uçan değişikliği yerine Emenike- Selçuk değişikliği yapılarak orta saha güçlendirildi. Tam rahatlama emareleri kendini göstermeye başlamıştıki, Volkan'ın hatasında Bursaspor golü buldu. Ardından frikik ve maçın en iyi adamı Egemen Korkmaz'ın golü ile bir son dakika galibiyeti daha kazandı Fenerbahçe. İkinci yarı ilk yarıdan tamamen farklı ve iyi bir oyun ortaya koydu. İkinci yarıdaki futbol galibiyeti hak etmişti ve çalışan kazandı. 

Fenerbahçe, Kasımpaşa ile başlayan son dakika galibiyetlerine Erciyes'in ardından Bursa'yı da ekledi. Şampiyonluk yolunda birbirinden önemli 3. puanları alırken hem diğer rakiplerini moral anlamında yerle bir etti hem de önümüzdeki maçlar için diğer rakiplerine ben golü bir şekilde bulurum mesajını verdi. Önümüzdeki hafta Galatasaray'ı yendiği takdirde 9 puanlık bir farkla yoluna devam edicek. Özellikle ikinci yarıdaki gayret için oyunculara teşekkür etmek lazım. Fenerbahçe çok zor bir deplasmanda çok kötü bir ilk yarının ardından kısa sürede toparlanarak 3 puana ulaştı. Bu takım artık şampiyonluğun 1 numaralı adayıdır.

27 Ekim 2013 Pazar

Velev Ki Fenerbahçe Başkanıyım

Fenerbahçe yakın zamanda yeni bir kongre süreci yaşıyacak. Adaylar, vaatleri sürekli gündemde. Benim ne Fenerbahçe'ye üye olucak kadar param (10000 TL) ne de bana referans olucak külüp üyesi tanıdığım var. Dolayısıyla yazdıklarım hayal ürünü olup fantastik bir Fenerbahçe idealinden başka birşey değildir. Fenerbahçe'yi bir zenginler külübü üyeliğine büründüren bu saçma sisteme bir isyandır. 

Fenerbahçe başkanı olduktan sonra yapıcaklarım: 

1. İlk işim kendime onaylanmış bir twitter hesabı açtırmak. Taraftarın tüm öneri ve küfürlerine kulak verip, belli gün ve saatlerde hep beraber Galatasaray hesaplarını spamlamak.
2. Ben genellikle futbol maçları ve az da olsa basketbol maçları ile ilgilenirim. Bunun haricinde olan branşlarla ilgili zerre planım yok.
3. Basketbol takımı için Obradovic ile ömür boyu sözleşme yapmayı düşünüyorum. Obradovic rahat etsin diye market alışverilerini ve fatura ödemelerini de ben yapabilirim. Reisin kafası rahat olsun.
4- Futbol ve basketbol haricinde bayan voleybola ilgi gösterebilirim. Hatta onlarla antremana bile çıkabilirim. Erkek basketbolcularla işim olmaz, maçlarını dahi izlemem, kupa törenlerine katılmam, yaba gibi ellerini sıkmam.
5. Boks, kürek, masa tenisi, atletizm branşlarını işi bilenlere devir ederim. Atletizm branşının uluslararası yarışmalarda kazandığı yarışmalardan sonra Suat Kılıç ve cep telefonu tarafından kuşatılmasına müsaade etmem. Boks branşını girişiceğim kavgalarda kullanabilirim. Canım sıkılırsa kürek takımı ile boğazda gezerim, emin değilim. 
6. Futbol takımının oyununa müdahele etmem, maç sonunda leş gibi ter kokan soyunma odasına girmem. Antremanlara gidip çift kale maçta oynarım, performansını beğenmediğim oyuncuya çift dalarım. 
7. İlla takıma müdahele etmek istiyorsam, football manager'da Fenerbahçe'nin başına geçerim. Salih'i ilk 11'e, Selçuk Şahin'i satış listesine koyarım. 
8. Gerçek bir sportif direktör bulurum, imzaladığım sözleşmeye asla teknik direktör olamaz maddesini koyarım.
9. Uefa orginazyonlarında kulübü ben temsil ederim. Kura çekiminde sıcak top soğuk top muhabbetini yapar, İnfantino'nun keline şaplak atarım.
10. Stadın ismini değiştirir, önüne mutlaka sponsor alırım. Oradan gelicek parayı transfere harcarım.
11. Fenerbahçe stadında herkes istediği sloganı atabilir. Biri ''Bu kış komünizm gelicek'' derken diğeri ''Şeriat isteriz''isteriz diyebilir, skor avantajı yakalandıktan sonra ''Büyük Başkan bizi diskoya götür'' tezahüratına bile izin veririm ama kimseyi diskoya götürmem.
12. Stadta alkol ve tükürüklü köfte satışını teşvik ederim, ayran isteyene en yayık olanını temin ederim. 
13. Telegol, beyaz futbol, bizim stadyum vb. programlara asla bağlanmam,buraya bağlanan yeni eski tüm başkan ve yöneticileri külüpten ihraç ederim. Feridun  Nidelioğlu'na haber sızdıranın gözüne lazer tutarım. 
14. Taraftar ile beraber deplasman maçlarına giderim. Protokolde oturmam golden sonra hareketimi yaparım. 
15. Konya Torkuspor maçının biletlerini 300 tl yapmam,fiyatları makul tutar herkesi stada davet ederim.
16. Futbol sezonu olmadığı yaz aylarında, stadı düğün için kiraya verebilirim. Konser, konferans işlerinde parayı verdiğiniz zaman stadı kiralayabilirsiniz. 
17. Takımın giyeceği formalar için mutlaka taraftara danışırım, internet sitesini daha güzel bir tasarıma kavuştururum. Fb tv'de her akşam mutlaka 6-0 'lık Galatasaray maçının görüntülerini yayınlatırım.
18. Altyapıya önem vericem deyip, sonra altyapıyı unutmam. En iyi antrenörlerle çalışır,alt yapı için en iyi tesisleri kurarım.
19. Fenerbahçe Üniversitesi'nde akademik yılın açılış konuşmasını yaparım, yumurta atmak isteyenlere imkan sağlarım, sözümü kesenleri kınarım. 
20. Scout sistemini gerçekten kurarım, Tayland 2. ligini takibe alırım. 
21. Ekşi sözlükte sürekli Fenerbahçe başlıkları açar, her Fenerbahçeli yazarın entrylerini şükelaya boğarım.
22. Sabaha kadar devam edicek bu maddeleri tadında bırakır, pazar gününüze güneş gibi doğarım.

26 Ekim 2013 Cumartesi

Fenerbahçe 3 Gaziantepspor 1

Cuma günü basketbol maçıyla çakışan saatte bir futbol maçı, seçim yapmak taraftar açısından zordu ama ben futbolu seçtim. Son maçlarda Fenerbahçe'nin geçen seneye oranla daha istekli ve oyunu rakip sahada oynamaya iştahı olduğunu gözlemliyoruz. Ersun Yanal'ın takıma kattığı değişim yavaş yavaş takımın karakteri olmaya başlıyor. Oyunun başlamasıyla rakip sahaya yerleşim ve ön alan presi son zamanlarda izlediğimiz en güzel Fenerbahçe'yi ortaya çıkardı. Sakatlara rağmen yine iştahlı bir Fenerbahçe sahada vardı. Özellikle Alper Potuk bence maçın adamıydı. Fenerbahçe formasıyla son yıllarda bu kadar dominant bir orta saha izlemedim. Gole yaptığı katkı bir yana oyun iştahı ve fiziksel gücü gerçekten insanı etkiliyor. Değişmez 11 elamanı olmalı. Kayseri Erciyespor maçında galibiyeti getiren Emenike yine iş başındaydı ve 2 gol ile ritmi buldu, Sow kaldığı yerden devam etti. Her iki oyuncunun bu seviyeye gelmesinde Ersun Yanal'ın kadroyu adil dağıtmasının ve oyuncuları daha fazla mücadele etmeye yönlendirmesinin katkısı büyük. Hem Sow hem Emenike kadroya dahi giremedikleri haftalardan sonra şu an ilk 11'nin vazgeçilmezleri konumuna yükseldiler. Bu hamlelerdeki başarılarından dolayı her ne kadar hala anlamlandıramasamda, Ersun Yanal'ın, Baroni tercihini de fazla sorgulamama kararı aldım. 


Fenerbahçe'de sıkıntılı olarak gözlemlenen nokta skor avantajından sonra 2. yarı belli bölümlerde yaşanan rehavet ve 3. golü bir türlü bulamayıştı. Gaziantep'in oyuncu değişiklikleri ile golü arama isteği arttığı dakikalarda Volkan'ın yine gereksiz hareketlerini de görme fırsatı bulduk. Önce Webo sonra Salih değişikliği ile Ersun Yanal oyuna müdahale etmeye çalıştı. Özellikle Salih'in muhteşem çalımı ardında yaptığı asist görülmeye değerdi. Salih'in de takıma monte edilmesi gerçekten büyük bir kazanım olur. Sakatlıktan çıkan Alves kısa bir süre sahada yer aldı. Gökhan ve Meireles'in dönüşü ile birlikte ilk 11 artık netleşmeye başladı. Her ne kadar Ersun Yanal özellikle orta saha rotasyonunda fazlaca isme yer verse dahi, önümüzdeki sert fikstür göz önüne alındığında oynamaların kupa maçlarına kaydırılacağını söyleyebiliriz. Şu an form durumları göz önüne alındığında Bursa maçıyla başlıyacak süreçte takımda Gökhan-Alves ve Meireles dışında bir oynama olucağını sanmıyorum. Bunların içerisinde en geç Meireles'in dönüşü beklendiğine göre Alper Potuk her maç sahada olmalı. 

Fenerbahçe'nin dünkü presi ve ilk yarıdaki oyun iştahı taraftarı çok sevindirdi, Fenerbahçe taraftarı kesinlikle önde basan, tribün tabiriyle ısıran bir Fenerbahçe istiyor. İlk yarının tamamı ve ikinci yarının daha az bir bölümünde bunu gözlemledik. Bu oyunun maçın tamamına yayılması ise uzun vadeli bir iş. Takımın birlikte oynama alışkanlığı ile arttıracağı belki de sezon planlaması yapılırken özellikle ligin ikinci yarısı için saklanan bir hamlesi. Ersun Yanal ve ekibini kutlamak gerek, lider Fenerbahçe kafalardaki soru işaretlerini yok etmiş durumda. Şimdi Bursa, Galatasaray ve Beşiktaş maçlarında yapıcaklarını izliyeceğiz. Buradan alınacak her galibiyet şampiyonluk için bir hamle daha demek. Tam maçı izleyemesem de buradan Fenerbahçe Ülker'e özellikle Obradovic'e de selam olsun.

21 Ekim 2013 Pazartesi

Kayseri Erciyespor 1 Fenerbahçe 2

 Sakatlar kervanına Gökhan Gönül ve Mehmet Topal'ı ekleyerek gittik Kayseri deplasmanına. Sağ bekte Mehmet Topuz'un oynuyacağı belliydi ama orta saha için büyük soru işaretlei vardı kafamda. Nitekim Ersun Yanal'da orta alanda beklentilerin aksine Holmen-Alper ikilisinin yerine Emre-Baroni'yi tercih etti. Fenerbahçe'nin oyunun başlangıcı ile ön alan presi ve paslaşması çok iyiydi. İlk golü kendi başlattığı atakta Mehmet Topuz'un muhteşem ortasına vurduğu kafa ile Sow attı. Fenerbahçe golden sonra oyunun hakimiyetini kaybetmedi ancak ritmi biraz zayıfladı. Kayseri'nin maç boyunca en güzel işi frikikten attığı goldü. Gerçekten çok güzel bir golle eşitliği yakladılar. Golden sonra Fenerbahçe golü aramaya devam etti ama başarılı olmadı. Caner'in gereksiz hamleleri ilk yarının sonunu daha da karmaşık hale getirdi. Ersun Yanal'ın hamlesi çok doğruydu, Caner'in oyundan atılacağı ortadaydı. 

İkinci yarı Fenerbahçe, Kayseri defansını açmak için çok şey denedi. Sow, Kuyt, Webo birçok pozisyona girdi ama gol gelmedi. Maçın başından beri savunmayı düşünen Kayseri'nin direnci daha da artmaya başladı. Alper ile yakalanmak istenen ritm arayışı sonuç vermeyince aynı Trabzonspor maçındaki gibi Emenike'de oyuna alınarak 4 forvetli sisteme döndü Ersun Yanal. Kayseri Erciyes gole giderken Egemen'in kaptığı top önce maçın en kötülerinden Baroni'ye oradan Kuyt'a geldi. Kuyt oyun zekasını kullanarak ortayı Emenike'ye doğru yaptı ve en geç gelen en güzel gol ile Fenerbahçe 90+ 'da golü buldu ve sahadan 2-1 galip ayrıldı. Önce Kasımpaşa deplasmanında uzatmalarda gelen gol ardından Kayseri Erciyes karşısında yine uzatmalarda gelen golle takımın şampiyonluk inadı bir kez daha gözler önüne serildi. Kasımpaşa maçından sonra şampiyon olduğumuz sezon Sakaryaspor maçında uzatmada atılan golü örnek vermiş ve Fenerbahçe'nin şampiyonluk yürüyüşü başladı demiştim. Bu hamleyi bir kez daha tekrarlayarak Fenerbahçe inadını göstermiş oldu. Golden sonra kulübenin ve tüm oyuncuların göstermiş olduğu sevinç harikaydı. 

Fenerbahçe'nin sorunları bitti mi, hayır. Fenerbahçe'nin hali hazırda  orta sahada kimin oynuyacağı sorunu var. Golün gelmedi dakikalarda tüm forvetleri sahaya sürmek her maç maçın kilidini açmaz nitekim Trabzonspor maçında bu plan işlemedi. Bununla birlikte 4 as oyuncudan yoksun çıkılan bir deplasman maçında alınan bu galibiyet çok önemli. Takım geçtiğimiz 2 yılda şampiyonluğu deplasmanlarda kaybettiği puanlarla Galatasaray'a kaptırdı. Bu sezon Konyaspor maçı haricinde hep galibiyet yakaladık. Son dakikada da gelse goller önemli olan alınan 3 puan. Üstelik her iki maçta son dakikada gelen goller normal sürede gelecek diğer gollere nazaran daha büyük tahribat yaptı rakipler üzerinde. Takımın gol araması ve mücadeleyi bırakmamasından memnunum. Bazı sorunlar var ve henüz mükemmel değiliz ancak hoca da bunun farkında olduğunu sık sık basın toplantılarında dile getiriyor. Son dakikada gelen gol beni çok keyiflendirdi, şampiyonluk yolunun çok önemli maçlarından ve en önemli gollerinden biri olucak bu maç. Bir kenara not edin.

7 Ekim 2013 Pazartesi

Fenerbahçe 0 Trabzonspor 0

Yine bir Trabzon maçı, Kadıköy'de yine ağlarla bir türlü buluşmak istemeyen top. Son maçta kaçırdığımız şampiyonlukta da böyle olmuştu. Oyun rakip sahaya yıkılmış, heyecanlı bir şekilde gol aranmış, o heyacan giderek takımı esir almış ve sonunda şampiyonluk kaybedilmişti. Dün akşam şampiyonluk maçı oynamıyordu Fenerbahçe ama golü bulmak için aynı o maçtaki gibi acele ediyordu ve sonuç o maçı hatırlatırcasına yine beraberlik oldu. Trabzon deplasmanında kendi evindeki gibi rahat oynayan Fenerbahçe, kendi evinde ise aynı Trabzonspor deplasmanında oynaması gerektiği gibi aceleci oynuyor.  

Alves'in ani sakatlığı sonrası defansa Bekir yerleşmiş, Meireles'in sakatlığı sonrası orta sahaya Holmen dahil olmuştu. Takım maça hızlı ve istekli başladı, takım kadar taraftarda bir an önce gol görmek, Trabzonspor'u mağlup etmek istiyordu. İlk maçlarda takımı öne iten ve pozisyonlara sokan bu  istek maçın ilerleyen dakikalarında takımın el freni olmaya başladı. Bu istek o kadar şiddetini arttırdı ki, Ersun Yanal bile bundan nasibini aldı. Orta alanı tamamen ele geçirmiş Fenerbahçe sahadayken, orta sahadan oyuncuları çıkarıp forvetleri sahaya sürmeye başladı. Fazla forvet fazla hücum yanılgısına düşmesi yetmezmiş gibi bu sefer boşalan Fenerbahçe orta sahasından yararlanan Trabzonspor ikinci yarı ile birlikte yüklenmeye başladı. Webo haricinde Sow, Kuyt ve sonradan oyuna giren Emenike kötü olunca gol de bir türlü gelmek bilmedi. Gol gelmeyince Trabzonspor'un direnci arttı, moralllendi, Fenerbahçe ise bir o kadar panikledi, plansız ve aceleci hücumlarını çoğalttı ve hızla takım uyumundan koptu. Caner'in devam eden müthiş performansı bu maçta devam etti ama Gökhan'ın performansı hala yeterli seviyede değil. Orta alanda sık yaşanan rotasyon takımın bir kurgu yakalamasını engelliyor ama bununla birlikte hücuma gitme isteği, şut çekme sayıları ve takım halinde yakalanan koşu mesafeleri umut verici. Fenerbahçe daha ligin 7. haftasında olduğunu unutmasa, 3 puana uzanan taraf olucaktı ancak Trabzonspor ile yaşananlardan da kaynaklananlar nedeniyle hızla oyun aklından uzaklaştı. Bu gerilim maç sonunda oyuncular arasında kavgaya bile neden oldu.

Fenerbahçe iyi yolda, hücum isteği ve oyun iştahı çok iyi, dün eksik olan gol giderilebilir bir sorun. Fenerbahçe'nin asıl sorunu yabancı kontenjanı nedeniyle dışarıda kalan oyuncular, bazı oyuncuların yedek kaldıktan sonra yaşadıkları performans düşüklükleri ve sık yaşanmaya başlayan sakatlıklar. Bu açıdan Kayseri Erciyes maçı öncesinde milli takım arası önemli. Oynama şansı bulamayan ve sakatlıktan çıkan oyuncular için bir hazırlık maçı gerekli. Takım ve seyirci  havaya girdi, rakipler bu kadar kötü durumdayken şampiyonluk yolunu yarılamak lazım.

17 Eylül 2013 Salı

Kasımpaşa 2 Fenerbahçe 3 / Luciano Etkisi

Uzatma dakikalarında Webo'nun attıgı gol bana 2006-2007 sezonunda şampiyonluğa yürürken en önemli galibiyetlerden olan Sakaryaspor maçını hatırlattı. Son dakika golü Fenerbahçe'ye hayat vermişti. Dün akşamki golü de biraz o açıdan tekrar tekrar izledim. İyi oynamadığımız, 2 kez geriye düştüğümüz bir maçta 3 puandan fazlasıydı bu maç. Hem takıma hem Ersun Yanal'a soluklanmaları için müthiş bir avantaj sağladı. Sezon sonunda şampiyon olucaksak ilk bu maçı ve bu golü hatırlarım.

 Sivas maçının 11'i sahadaydı. Hem maçı kazanan oyunculara bir saygı hem de diğer oyunculara vazgeçilmez olmadıkları mesajı vermek için doğru bir hamleydi. Sow, Elazığspor maçında muhtemelen kadroda olucaktır ama bu maç 18 alınmamasını Ersun Yanal'ın bir güç gösterisi olarak görmek mümkün. Fenerbahçe ilk 15 dakikada çok etkili ve bol pozisyonlu etkinliğine rağmen golü bulamadı ve Kasımpaşa  ilk atağında golü buldu. Caner ile frikik golünü hatırladık. Hem bu golü hem direkten dönen frikiği çok etkiliydi ve denemeye devam etmeli. Maç boyunca Webo'nun skoru getiren golleri akıllarda kaldı. Webo ve Caner haricinde vasatı aşan pek fazla isim yoktu. Volkan ve Egemen hatta Alves çok düşük performans sergilediler. Maça ikinci yarı dahil olan Alper Potuk ise hem ilk 11 başlayan Meireles, Selçuk, Holmen üçlüsünden hem de ofansif katkı anlamında Kuyt'tan daha etkiliydi. Hala ilk 11'e Alper Potuk'u monte edemeyişimiz gerçekten başarısızlık. Orta alanda tam anlamıyla doğru isimleri ve doğru dizilişleri bulamamız takımın ritm problemini de beraberinde getiriyor. Kanat dizilişine göre sahaya çıksalar dahi Fenerbahçe 3 forvetle sahada ve buna orta alanda kesici olarak kullanılan birden fazla isim eklendiğinde yaratıcılık azalıyor. Tempo ve istek geçmiş maçlara oranla arttı ancak takım savunmasındaki sıkıntılar devam ediyor. Fenerbahçe ligde Beşiktaş ile birlikte en çok gol atan (11) takım olma özelliğini taşırken yediği gollerle (7) düşme hattında yer alan Gaziantep ve Konyaspor'dan sonra geliyor. Bu uyumsuzluk uzun vadede takımın başarısını olumsuz etkiler.
Caner'in performansına ayrı bir paragraf açmak lazım. Kadlec'in kötü performansı sonrası Hasan Ali'den de beklenen performans sağlanamamış olacak ki, Caner sol bek bölgesinde denendi. Sivasspor maçı ve ardından milli takımda gösterdiği performansın ardından Kasımpaşa maçıyla tavan yaptı. Maç boyunca yaptığı bindirmeler, attığı muhteşem frikik ve Webo'nun kafasına müthiş kestiği ortalarla takım için vazgeçilmez olmaya başladı. Hem Gökhan'ın hem Caner'in bindirdiği Fenerbahçe hücumları her rakip için korkutucu olur. Caner'in topu kaptırdıktan sonra yaptığı zamansız hamleleri de kontrol altına alınırsa çok büyük bir kazanım olduğunu söyleyebiliriz.

Fenerbahçe iyi oynamamasına rağmen galibiyeti aldı ve 4 maçta 3. galibiyetini alarak Beşiktaş'ın arkasına yerleşti. İlk hafta kaybedilen Konyaspor maçı da kazanılmış olsa ki, 2-0'dan maçı kaybettiğimizi ve Konyaspor'un o maçtan sonra 3 maçını da kaybettiğini ve muhtemelen sezon sonunda küme düşeceğini varsayarsak mükemmel bir lig başlangıcı denilebilirdi. Fenerbahçe hala iyi oynamıyor, çok gol yiyiyor, rakibe pozisyon veriyor, takım dizilişi ve oyuncu tercihlerinde problemler var ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen iyi bir durumda. Sorunlarını çözmeye başladığında daha iyi bir Fenerbahçe izliyeceğiz burada görev Ersun Yanal ve oyunculara düşüyor. Elazığspor maçıya seriye devam etmek lazım.

23 Ağustos 2013 Cuma

22 Ağustos 2013 Perşembe

Fenerbahçe 0 Arsenal 3 / Bu Sonbahar Sıcak Geçicek

Salzburg elemesinden sonra oynanan futbolun bir üst tur için yetmeyeceğini, gelicek rakibin pozisyonları değerlendirmede Salzburg kadar beceriksiz olmayacağı söylemiştik. Arada Konyaspor'dan 3 gol yiyen Fenerbahçe dün akşam Arsenal'den de 3 gol yemeyi başardı. Arsenal kağıt üzerinde play-off turunda eşleceğeceğiniz en zor takım. Sürekli şampiyonlar liginde yer alıyorlar, başarılı ve tecrübeli bir antrenörleri var ve hiç elenmemişler. Buna rağmen Arsenal, Fenerbahçe'den daha fazla istim üstünde çıktı maça. Fenerbahçe kendi evinde üstelik bir daha kolay kolay yakalayamayacağı derecede sıkıntılı Arsenal karşısında karşı kaleye ancak gol yedikten sonra gidebildi. Mehmet Topuz'un yerine Bekir'i sağ bek pozisyonuna koyan ErsunYanal, forvet mevkisinde bu sefer ileri 3'lü deki uyumları nedeniyle Webo'yu tercih etti. Bekir ilk yarı boyunca defansif anlamda büyük bir hata yapmazken ileri çıkışlarında yaptığı pas hataları ile saç baş yoldurdu. Webo ise ileride ne top tutabildi ne de pozisyona girebildi. Fenerbahçe ilk yarı o kadar geri ve yana pas yaptı ki, muhtemelen Yobo -Alves ikilisi ilk yarı en fazla paslaşan oyuncular sıralamasında liderdi. Top orta alanda Emre ya da Meireles'e geldiğinde ise Arsenal yaptığı presle Fenerbahçe'nin olmayan etkinliğini de sıfırladı. Fenerbahçe bu baskıyı kırıcak futbol aklını ne sahada ne de saha kenarından üretemedi. İlk yarı biraz da kendi mevcut durumundan baskılı gözükmeyen Arsenal buna rağmen orta alanda Wilshere -Ramsey-Cazorla 3'lü sü ile rahatça pas trafiğini yönetti.

Kadlec-Ziegler-Hasan Ali- Solu Toplayacak Lider 
Geçen yıl Ziegler sürekli Hasan Ali'ye tercih edildi. Hasan Ali çok maç oynadı, Ziegler'in uluslararası maç tecrübelesi daha fazla denilerek bu tercih savunulmaya çalışıldı. Bu sene aynı olay Kadlec üzerinden tekrarlanıyor. İkinci yarı yediğimiz ilk gole kadar yaptığı hata ve gole sebebiyet vermesi ile 3. gole neden olan penaltı Kadlec'in defansif zafiyetinin açıklanması için yeterli sanırım. Maç boyunca yapamadığı bindirmeler de cabası. Gökhan Gönül'ün yokluğunda üstüne sol kanadın da işlememesi bizi perişan etti. Hasan Ali Kaldırım artık burada ilk tercih edilmesi gereken isim. Oyuncuya bu kadar haksızlık üstelik yerine oynayanlar bu haldeyken insafsızca. İkinci yarı Arsenal golü buldu, skoru aldı, turu cebine koydu ve en sonunda hem takımı hem yönetimi hem de Ersun Yanal'ı tribünlerin kucağına attı. Tur maçı formaliteden ibaret ve Cas'ın vereceği karara göre belki Avrupa Ligi'ne gideceğiz belki de men cezası alıcaz. Emre ve Meireles etkisizliğinde haksızlığa uğrayan bir diğer isim Alper Potuk. Ya oyundan ilk alınan ya da Emre kesilemediği için yedek bırakılan ilk isim. Dikine oyunu Fenerbahçe kadrosunda oynayan tek isim olması sebebiyle her maç sahada yer alması gerekir. Ersun Yanal'ın kadroda nazının geçtiği tek isim.

 Ersun Yanal ve Tükenen Kredisi


Aykut Kocaman, Alex'in ani ayrılışı sonrasında bir geçiş sistemi ile Sow'u sola Webo'yu ileri alarak ligi tamamladı. Bu sistemin hücum ve defans konusunda yaşattığı sıkıntılar ortada. Ersun Yanal'ın ilk işi kadroyu adaletli kurmaksa ikinci işi sistemi revize etmek. Bu şekilde Fenerbahçe, 4-4-2 (diamond) 4-4-2 Diamond ile gayet başarılı olabilir. Ersun Yanal'ın olmayan kredisi hızla tükeniyor. Bu turu geçme ihtimali artık yok. Ligde bu hafta eski takımı Eskişehir ile karşılaşıcak. Eskişehir'i en iyi bilen kişi olarak bu maçta bile oyunu kontrol edemez ve galibiyet alamazsa Şükrü Saraçoğlu'da istifa sesleri yine yükselir. Aziz Yıldırım dün maçta yoktu ama istifa seslerini duydu, kendi üzerindeki baskıyı hafifletmek için Ersun Yanal'ı harcamaktan hiç çekinmez. Fenerbahçe süratle, oyununu ve dizilişini değiştirmeli ve skor almaya başlamalı. Tüm bunların aksi olması durumunda ise son haftaların moda tabiriyle '' Bu sonbahar sıcak geçicek.''

7 Ağustos 2013 Çarşamba

Fenerbahçe 3 Salzburg 1

İlk maçta son dakikada gelen penaltı bize avantaj sağlamıştı, rövanşta takımın ne yapıcağı merak ediliyordu. İlk maçta oyuna girdikten sonra Fenerbahçe'nin görünümünü değiştiren Sow ve Baroni ilk 11'de idi. Emre ve Alper kenara gelmiş, Ersun Yanal hücümda Fenerbahçe'nin bilinen 3'lüsüne dönmüş ve Kuyt'ı sol açık oynatmaktan vazgeçmişti. İlk maça göre Topal, Bruno Alves ve özellikle Volkan kaldıkları yerden devam ediyorlardı. İlk pozisyonda kalemizde golü görmemize rağmen Meireles ile golü erken bulmamız oyunu dengeledi. Ardından eski düzene döner dönmez işlemeye başlayan Kuyt-Sow-Webo işbirliği ile goller geldi ve skor birden 3-1'e geldi. Özellikle Sow'un attığı gol üst sınıftı. Meireles sakatkanıp çıkana kadar Fenerbahçe sahada iyi gözüktü. 

İkinci yarı Salzburg'un daha fazla yükleneceği aşikardı. Meireles'in yerine oyuna dahil olan Alper Potuk henüz ısınma turlarında. Fenerbahçe ikinci yarı rakibe çok fazla pozisyon verdi ancak bu pozisyonların büyük bir çoğunluğunda ilk maçta olduğu gibi Volkan Demirel kalede devleşti ve Salzburg kendisini umutlandıracak golü bir türlü bulamadı. Fenerbahçe ikinci yarı oyunu kontrol edemediği gibi ilk yarının aksine rakip kale önünde de etkili olamadı. Rakibin özellikle Kadlec ve Mehmet Topuz'un savunduğu her iki kanata yüklenmesi ve sayısız pozisyon bulması maçın öne çıkan noktalarıydı. Ön alan ne kadar uyumlu ve skorer ise arka taraf Volkan ve Alves haricinde uyumsuz ve etkisizdi. Hem Topuz hem Kadlec hem de Yobo her iki maçta da iyi niyetlerine rağmen sırıttılar. Bunların uyumsuzluğu ve oyun kuramaması nedeniyle Mehmet Topal sıklıkla defansın arasına girmek zorunda kaldı. Her iki maçta ayakta kalan önemli isimlerdendi. Gökhan Gönül'ün yokluğu hücum aksiyonlarımızı olumsuz etkiledi ancak defans hattında yaşanan bu uyumsuzluk sadece Gökhan'ın yokluğu ile açıklanamaz. Mehmet Topuz iyi niyetine rağmen Gökhan'ın yedeği olucak durumda değil buraya acilen bir transfer şart.  

Fenerbahçe bu turu biraz tecrübe biraz form tutmuş 2-3 oyuncuyla geçmesini bildi. Play-off eşleşmelerinde seri başı olmadığımız  için eşleşiceğimiz rakiplerin gücü ortada. Bu rakiplerin kadro kalitesi ile Salzburg'tan daha iyi durumda olucaklarını şimdiden söyleyebiliriz. Bu turu geçip Şampiyonlar Ligine kalmak istiyorsak özellikle takım savunmamızı geliştirmemiz gerekiyor. Salzburg maçlarının toplamında verdiğimiz pozisyonları play-off turundaki herhangi bir takım affetmez. Volkan'ın bu formu sonsuza kadar devam etmiyeceğine göre Süper Kupa ile başlayan ve play-off turunda ilk maçı oynuyacağımız süreye kadar takımı bir tık yukarı taşımamız ve rakibe verilen pozisyonları minimize etmemiz gerekiyor. Önümüzdeki tur pardon deme şansımız yok, hem kondüsyonumuzu hem takım oyunumuzu geliştirmeliyiz.

6 Ağustos 2013 Salı

Selçuk Yula

Azrail bu ara hep bizle uğraşıyor. Bir Fenerbahçe efsanesini daha cennete uğurladık. Selçuk Yula deyince akla attığı goller ve Bordeaux maçı gelir. Mekanı cennet olsun, Fenerbahçemizin başı sağolsun.

30 Temmuz 2013 Salı

Kim Gitsin?

Federasyonun yeni yabancı oyuncu uygulaması olan 6+0+4 ile takımların kadrolarındaki lisans çıkaramıyacakları oyunculardan nasıl kurtulacakları sorusu ortaya çıktı. Fenerbahçe'nin mevcut kadrosu içerisinde 11 yabancı futbolcu bulunuyor ve 1 oyuncu bu listenin dışında kalıcak. Bu bakımdan Fenerbahçe'nin işi kolay gibi gözükse de asıl sorun yeni forvet transferine yer açmak için kimin gönderilecek olduğu? Cardozo veya Emenike geldiğinde Fenerbahçe kimi kapının önüne koyucak ya da kapının önüne koyduğu bu oyuncudan ne kadar zarar edicek? Fenerbahçe'nin kadrosunda şu an; Yobo, Alves, Kadlec, Kuyt, Stoch, Meireles, Baroni, Holmen, Webo, Sow, Krasic bulunuyor. Kadronun bu haliyle devam ettiğini düşündüğümüzde kim gitsin sorusuna çok büyük bir kesimin vereceği cevap belli: Milos Krasic 

Milos Krasic, Fenerbahçe'ye Juventus'tan 7 Milyon Euro'ya transfer oldu. 4 yıllık sözleşme çerçevesinde oyuncuya ödenecek yıllık garanti ücret 2.3 Milyon Euro ve maç başı ücreti 12.500 Euro. Krasic, Fenerbahçe'ye gelmeden önce Juventus'ta 2011-2012 sezonunda toplam 8 maçta 409 dakika forma giymişti. 2012-2013 sezonunda ise Fenerbahçe formasıyla 27 maça çıktı ve toplam 1126 dakika forma giydi. Milos Krasic'in, Cska Moskova'da çılgın attığı sezonlar artık gerilerde kaldı. Hem Juventus hem Fenerbahçe yüksek bonservislerle kendisini transfer etmelerine rağmen yeterince faydalanmadı. Sezon öncesi antremanlarda hırslı olduğu ve bu sezon farklı bir performans sergileyeceği söylense de hazırlık maçlarındaki performansı ortada. Fenerbahçe kendisini yabancı sınırlaması gelmese dahi muhtemelen yeni sezonda kadroda düşünmüyordu ancak Krasic'i elden de çıkaramıyor. Oyuncunun sözleşme ile garanti altına aldığı parayı Avrupa'da teklif edildiği takımların hiçbirinin veremeceğini söyleyebiliriz. Fenerbahçe ya zarar ederek Krasic'i elden çıkarıcak ya da oyuncuyu kiralık olarak göndericek. Krasiç'in yeni sezonda kadroda yer alma ihtimali çok düşük. 

Krasic'in kadrodan ayrılması Fenerbahçe'yi rahatlatır ancak Cardoza veya Emenike geldiğinde yine bir oyuncuyla vedalaşmak zorunda kalınacak ve Fenerbahçe için asıl sorun burada başlıyor. Sow, Kuyt, Bruno Alves, Kadlec ve Meireles'in bu piyangoya dahil olucağını düşünmüyorum. Yine geçen sezon verdiği katkıyla Webo'nun kadroda tutulması gerektiğine inanıyorum. Hazırlık maçlarında sıkça eleştirilse dahi son üç sezonda Fenerbahçe formasıyla sırasıyla 33, 42 ve 34 kez forma giyen ve hem Premier Lig tecrübesi hem de takıma uyumu düşünüldüğünde Yobo'nun da takımda tutulması gerektiğine inanıyorum. Bekir-Serdar-Egemen üçlüsünün sürekli sakatlık ve formsuzlukları düşünüldüğünde Yobo kesinlike vazgeçilmez oluyor. Bu oyuncuları bir kenara ayırdığımızda geriye Baroni, Stoch ve Holmen kalıyor. Stoch geçen seneye göre daha istekli ve Caner haricinde sol kanatta oynatacağımız bir oyuncu olmadığı düşünüldüğünde kadroda tutulmalı. Ancak çabuk küsmesi ve son zamanlarda parti ve İnstagram ile fazla haşır neşir olması Stoch'u dokunulabilir kılıyor. Takımda son iki isim, geçen sezon yan sanayi Alex rolüne soyunan ve iyi işler yapan Baroni ile takıma bu sezon bedelsiz olarak katılan Holmen. Fenerbahçe'nin, Ersun Yanal'ın istediği önde baskılı oyununu düşündümüzde Baroni atıl durumda kalırken Holmen daha efektif duruyor. Baroni'ye ara ara Roma'nın teklifleri olduğu söyleniyor ama bu oyuncunun maaş olarak fedekarlık yapacağını düşünmek fazla iyimser bir tahmin olur. Orta alan kalabalıklığı düşünüldüğünde en kolay gözden çıkarılabilicek olan Baroni ve Holmen'den kimin gideceğini tahmin etmek zor. Krasiç'te dile getirdiğimiz gibi Holmen 1 yıllığına kiralık verilebilir. Tüm bu opsiyonlarda Fenerbahçe'nin oyuncuları ve gidecekleri kulüpleri ikna etmesi gerektiği kadar oyuncuların yüksek ihtimal yeni sözleşmelerinde yaşayacakları maddi kayıpları da telafi etmesi gerekiyor. Cardazo transferinde 2 aydır 2-3 milyon euro fark arasında gezinen transfer komitesinin, kadroya yeniden şekil verirken yaşayacağı maddi kayıpları nasıl telafi ediceğini düşünmek bile istemiyorum. Ersun Yanal'a kolay gelsin.

19 Temmuz 2013 Cuma

Rakip Salzburg

Fenerbahçe, Cas'tan gelen son dakika kararıyla kuraya dahil oldu ve 3. ön eleme turunda rakibimiz Avusturya'nın Salzburg takımı oldu. Fenerbahçe, Salzburg ile 30-31 Temmuz'da deplasmanda, rövanşı ise 6-7 Ağustos'ta İstanbul'da oynanacak. Seribaşı olarak kuraya giren Fenerbahçe'nin dişine göre bir rakip seçtiğini söyleyebiliriz. Fenerbahçe, Salzburg karşısına çıkana kadar 3 hazırlık maçı oynuyacak. Takımın yaşanan sıkıntılı sürecin ardından bu maça daha hırslı çıkıcağını ve turu rahat geçiceğimizi söylebiliriz.

26 Mayıs 2013 Pazar

B. Dortmund 1 Bayern Münih 2 / Danke....

Almanlar en sonunda finale de ambargo koydular ve son yılların Avrupa futbolunda tartışmasız iki büyüğünün mücadelesini izledik. Şampiyonlar Ligi finalleri içerisinde ayrı bir yeri muhakkak olucak bir final maçıydı. Robben'in son dakikalara kadar klasik final performansını sürdürdüğü bir maçtı. Son dakikada bu sefer olmaz diyen Robben'in golü, maçın ve kupanın galibini belirledi. Finallere ambargo koyan Bayern Münih, hak ettiği  kupasına sonunda kavuştu. Baştan sona mücadele gücü yüksek, futbola doyduğumuz ve finale yakışır bir mücadelenin tanığı olduk. Hem oynamayı hem rakibi oynatmamayı iki takımda düşündüğünde, ortaya tadından yenmeyecek finaller çıkıyor. Jupp Heynckes gider ayak ligin ardından Şampiyonlar Ligi kupasını da müzeye götürdü. Karşı tarafta müthiş bir adama, Klopp'a karşı anlamlı bir zafer yaşadı. 
Maça hızlı başlayan hatta Bayern Münih'i sahasına hapseden bir Dortmund vardı. Özellikle ilk 15 dakika Bayern Münih hem orta alanda hem de kanatlarda etkili olamadı. Bu dakikalarda Bayern Münih adına ayakta kalan isim Neuer'di. Hızla toparlanan ve oyuna ağırlığını koyan Bayern Münih etkinliğini arttırdığın da ise bu sefer Weidenfeller gole izin vermedi. Kalecilerin maç boyunca gösterdiği bu üstün performans neredeyse finalin normal süresinin golsüz bitmesine neden olucaktı. Robben özellikle final performanslarından küçük pasajlar sunduğu ilk yarıda, gol Bayern adına gelmek bilmedi. İkinci yarı asist yaptığında ise Mandzukic golü yaptı ve final bir anda bambaşka bir havaya büründü. Bu dakikadan sonra Dortmund risk alır diye düşünürken fazla geçmeden Dante savurduğu tekme ile penaltıya sebebiyet verdi. İlkay golü yaptı ve maç yeniden ilk santradan sonraki haline döndü. Her iki takımın defans ve kalecileri golleri engellemeye devam etti. Maç böyle biter uzatmalara gideriz diye düşünürken artık yeter diyen Robben ince ince işlediği pozisyonda golü yazdı ve skor 2-1'e geldi.
Gol öyle bir anda geldiki, Dortmund'un cevap vericek vakti bile kalmadı. Son dakikalar da Bayern Münih defansa takviye yaparken, Dortmund hücumcuları sahaya sürdü ama zaman yetmedi ve Bayern Münih kupaya uzandı. Açıkçası finali hak eden iki takımdan kim kupaya uzansa hem diğer takıma hem de diğer hocaya yazık olacaktı. Gülen taraf Bayern Münih ve Jupp Heynckes olurken üzülen ve kupayı kaçıran taraf ise B. Dortmund ve Klopp oldu. Wembley'de futbola doyduk ve son yıllardaki en özel finallerden birine tanıklık ettik. Dünya futbolunda yerlerini günden güne sağlamlaştıran Almanlar'ın en iyi iki takımının muhteşem şovuna hayran kaldık. Finallerin kaybeden adamı Arjen Robben ve finallerin kaybeden takımı Bayern Münih'in artık kazanma vakti gelmişti. Sezon boyunca muhteşem bir performans sergileyen Bayern Münih'in önünde şapka çıkarmak lazım. Tebrikler Bayern Münih, tebrikler Jupp Heynckes.