30 Nisan 2012 Pazartesi

Fenerbahçe 2 Beşiktaş 1

Emre yok, Sow yok, Alex yok ne var ulan it? gibi efsanevi ekşi sözlük sorularından birini soracak olursak, çubuklu var, azim var, isyan var, Volkan var, Stoch var en önemlisi arkanda milyonlarca taraftarın var cevabını verebiliriz. Son dakikada Emre'yi oynatmamak için karar alanlar, kendi evinde Galatasaray'a, deplasmanda Trabzonspor'a karşı dökülen Beşiktaş'ın birden doping almışçasına direnişi, Egemen'in geçen seneden devam eden kuyruk acısının sahaya yansıması, nihayetinden sonucun değişmezliği. Zalimin zulmü varsa Fenerbahçe'nin Stoch'u var. 

Maç karşılıklı tartmalar şeklinde geçerken, özellikle Fenerbahçe'yi tahrik ederek maçı germek  isteyen Beşiktaş, amacına Edu kasabının Volkan'ın dizine dalmasıyla kolayca ulaştı. Maçın durması ve oyunun soğuması Fenerbahçe'yi  özellikle ilk yarıda sonuca gitmekten uzaklaştırdı. İkinci yarıda ilk yarı 80 metre depar atıp Fenerbahçe kalesi önünde delikanlılık yapan Egemen, golü bulunca özellikle pusuda bekleyen Galatasaray'lıların gülüşünü, sırıtışı başlatan Egemen sonlardırdı. İlahi adalet diye bir şey varsa o anın tecellisi aşağıdaki fotoğraftır. 

Biz rakip olarak Galatasaray karşısındaki Trabzonspor'u istemiyoruz, hatta Beşiktaş'ın bu mücadelesini de alkışlıyoruz ancak Fenerbahçe maçı olunca kadro dışı kalanları affeden, yanlızca Fenerbahçe karşısında vites yükselten bir Beşiktaş'ı anlayamıyoruz. Ha aramızda anlayanlar varsa bizi de aydınlatsınlar. Fenerbahçe dün akşam iyi oynamadı, gerçi bu süreçte kimseden iyi futbol beklemiyoruz hele bu kadar sakat varken ve her maç bir sakat daha bu kervana katılırken bunu istemek aptallık olur. Takım kupanın ucundan tuttu bırakmıyor, kötüde oynasa yeniyor ve puan farkı 2 olduğundan dolayı köprüden geçip kupayı alırız diyenlerde son maç Kadıköy'de klasik hezimeti yaşama korkusu baş gösterdi. Korkunun ecele faydası yok, bu yarış son maça kalıcak ve gerekirse herkes sakatlansa da, cezalı da olsa sahaya çıkacak olan 11 çubuklu bu işi biterecek. Bitirmezlerse de canları sağ olsun, en azından rakibimiz şampiyon olmasın diye başka bir takımı desteklemek zorunda bırakmıyorlar bizi. Fenerbahçe şampiyon olacağına x takım şampiyon olsun lafı bu camiada hiç söylemediği için seviyoruz biz bu kulübü. Önümüzde iki deplasman ve son maç içeride düğünümüz var. Bu süreçte Galatasaray sadece Kadıköy'deki maçı düşünsün, diğerlerinde sonuç nasıl olsa değişmiyor.

23 Nisan 2012 Pazartesi

Galatasaray 1 Fenerbahçe 2

Teknik taktik detaylara hiç girilmeden anlatılacak bir maç. Oyuncuları yenilese de taraftarından teknik direktörüne hatta yardımcılarına kadar Fenerbahçe hezimetleri ile büyümüş bir Galatasaray var karşımızda. Tek kalede oynasa, topu maç boyunca kontrol de etse Fenerbahçe her zaman Galatasaray'ı yenicek bir yol buluyor. Bunu kimi zaman Volkan'ın müthiş kurtarışları ile yapıyor kimi zamanda Kadıköy'deki 6-0'lık galibiyetlerle. Dün akşam ilk 15 dakika herşeyi yapan ama Fenerbahçe'nin ilk atağında golü kalesinde gören Galatasarayılıların golden sonraki görüntüleri aslında Fenerbahçe'nin tüm takım üzerinde yarattığı tahribatı gözler önüne seriyor. Yine olmuyacak, yine yenicekler bizi düşüncesi yavaş yavaş bünyeye yayılıp, vücudu ele geçiriyor ve Stoch'un vurduğu darbe ile Galatasaray tamamen yerle bir oluyor. 

Dün akşamın tartışmasız yıldızı Volkan Demirel'di. Ayağına ilk top geldiğinde taraftarın tepkisine ve küfürlerine maruz kalınca var olan direnci anında katlandı. Maç boyunca bu gol nasıl kaçar dedikleri pozisyonların hepsinde doğru yerde ve pozisyonda idi. Hakemin yere düşen tüm Galatasaraylılara faul verdiği dakikalarda, Selçuk İnan'ın muhteşem frikiğini dahi çıkartıcaktı. Futbolun adaleti yok, oyunu biz oynadık gibi geyiklerle vakit geçirenlere bakarsanız futboldan zevk alamazsınız. Dün akşam Fenerbahçe'nin bize yaşattığı sevinci kelimelerle anlatamam. Hele böylesine güzel bir duyguyu, karşınızda goller kaçtıkça kızarıp bozaran Galatasaray'lıları izleyerek yaşamak paha biçilemez bir an. Fenerbahçe kötü oynadı, oyunu kontrol edemedi ama topu filelere gönderen taraftı. Aynı Fenerbahçe müthiş oynayıp 1-1 berabere biten maçla şampiyonluğu kaybetti. Kimse Fenerbahçe iyi oynadı kupa onların hakkı falan demedi, 1-2 seneye o maçta gösterilen performansı bile hatırlayan çıkmaz. Barcelona, Şampiyonlar Ligin'de bütün maçı kontrol ettiği, 2 topunun direkten döndüğü maçtan 1-0 mağlup ayrıldı. Futbol bu yüzden güzel zaten. Kötü oynasan da, topu kontrol etmesen de attığın bir golün galibiyeti getirdiği bir oyun. Dün kişisel olarak gözlemlediğime göre bu galibiyet Johnson'ın attığı frikiğin Galatasaray üzerinde bıraktığı tramvadan daha büyük bir etki yaptı. Hele bu işin sonunda Galatasaray 2 puanlık avantajını yitirirse siz seyreyleyin gümbürtüyü. O her maç çalınan penaltılar, kırmızı kartlar falan unutulur, ne Tff kalır ne başka birşey. Tüm sezon Beşiktaş ve Trabzonspor'un ortalarda gözükmediği ve Fenerbahçe'nin futbol hariç herşeyle uğraşmak zorunda kaldığı, kolunun kanadının kırıldığı bir ortamda çantada keklik görülen,  oynadıkları oyunu Barcelona'ya benzetmeye dahi giden(bu aklıma geldikçe gülüyorum) ve fazlasıyla kendini üstün gören takıma tokadı en büyük rakibi atınca tramva da daha büyük oluyor. Galatasaray hala 2 puan fark var, avantaj bizde, gider Kadıköy'de yeneriz,  falan dese de dün akşam oynanan maç sonunda psikolojik avantaj Fenerbahçe'nin eline geçti. Bu maçtan sonra hem takımın hem Fatih Terim'in maç içinde nasıl kontrolünü kaybediceklerini hep beraber gözlemliyeceğiz. Dün gece beni Alice in Wonderland kıvamına getiren, kaşla göz arası bir büyük devirten Fenerbahçe'ye, özellikle Volkan Demirel'e helal olsun.  
Not: Bu maç yazısı, yoğun subjektiflik içerisinde, 3 Temmuz'dan bu yana yaşananların, taraftar üzerinde bıraktığı etki altında yazılmıştır.

17 Nisan 2012 Salı

Fenerbahçe 2 Trabzonspor 0

Son zamanlarda izlediğim en iyi Fenerbahçe sahadaydı. Emre ve Alex'in takıma dönüşüyle daha üretken ve topa daha fazla sahip olan bir Fenerbahçe izledik. Bunun üstüne yapılan pres ile  zaman zaman geçen sezonun ikinci yarısında gördüğümüz iyi oyunu yeniden gözlemledik. Her zaman söylediğim gibi takımın bunu yapıcak gücü ve kalitesi var ancak bazı maçlarda özellikle deplasmanlarda bunu hiç yapmıyorlar ve Galatasaray ile şu an yaşadığımız puan farkının temel sebebi bu. Sow ile girilen ilk pozisyon ardından Gökhan'ın direkte patlayan şutu ile gol geliyorum diye bağırırken Baroni bu sene benim senem diyerek uzaktan müthiş bir şutla takımı 1-0 öne geçirdi. Bu ana kadar Trabzonspor'un en yakını 25 metreden olmak üzere 3 şutu dışında etkinliği yoktu. Şenol Güneş belkide ilk defa adam adama savunma yaptırdı ve Alex'i maç boyunca Zokora tuttu, daha doğrusu tekmeledi. Zokora'nın yanındaki Colman'da oyundan düşünce Fenerbahçe orta alanda istediği gibi top çevirmeye ve atakları rahatlıkla ters kanada çevirip karşı kale önünde etkili olmaya başladı.  

Fenerbahçe'nin maç boyunca Bekir'in sürekli geri pas yapmasını saymazsak aksayan bir tarafı yoktu. Oyunun tamamını kontrol etti ve daha kolayını kaçıran Sow maçın en iyisi Baroni'nin asisti ile Trabzon'un ipini çekti. Taraftarın hem stadta hem televizyon başında rahat rahat ve zevk alarak izlediği bir maç olduğu konusunda herkes hemfikir. Trabzonspor'un kötü oyunu nedeniyle Fenerbahçe'nin bu kadar iyi gözüktüğü şeklindeki yorumlara katılmıyorum çünkü Trabzonspor'u bu kötü oyuna zorlayan, pas bağlantıları kesen ve takım haline pres yapan Fenerbahçe idi. Play-off sürecine moralli ve iyi bir futbolla başladık. Kalan 5 maçımızı kazandığımız takdirde şampiyonluğumuz garanti. Dün akşam oynanan Bjk-Gs maçıda bir kez daha gösterdiki Bjk ve Trabzon bu yarışta yoklar ve en önemlisi Fenerbahçe'ye karşı gösterecekleri performansı, Gs'ye karşı göstermiyecekler. Belki Bjk, dün yaşanan olaylar nedeniyle biraz asılabilir ancak onlarında takım halinde Gs'nin çok gerisinde kaldığını söylemeliyiz. Fenerbahçe'nin uzun yıllardır yaptığı en önemli iş hedef maçlara iyi konsantre olmak ve deplasmanlarda kazanarak rakiplerini bitirmek. Bu açıdan önümüzdeki hafta Telekom'da alınacak bir Galatasaray galibiyeti takımı ateşleyeceği gibi Galatasaray'ın arkasındaki abartılı rüzgarın da sönmesine neden olucaktır. Bu haftayı en iyi şekilde geçirip, haftaya yapacağımız iş yalandan penaltı ve ofsayttan gol atmadan sahada gözükmeyen Galatasaray'ı yenmek. Beşiktaş maçının ikinci yarısındaki gibi oyunun kontrolünü Fenerbahçe'ye bırakırlarsa gol atmamamız mucize.Doğru takım ve taktikle deplasmanda galibiyet hayal değil.

9 Nisan 2012 Pazartesi

Play-Off Fikstür


1. HAFTA (14/15 Nisan)
Fenerbahçe-Trabzonspor
Beşiktaş-Galatasaray
2. HAFTA (21/22 Nisan)
Galatasaray-Fenerbahçe
Trabzonspor-Beşiktaş
3. HAFTA (28/29 Nisan)
Trabzonspor-Galatasaray
Fenerbahçe-Beşiktaş
4. HAFTA (2/3 Mayıs)Galatasaray-Trabzonspor
Beşiktaş-Fenerbahçe
5. HAFTA (5/6 Mayıs)Trabzonspor-Fenerbahçe
Galatasaray-Beşiktaş 
6. HAFTA (12/13 Mayıs)
Fenerbahçe-Galatasaray
Beşiktaş-Trabzonspor



2 Nisan 2012 Pazartesi

Trabzonspor 1 Fenerbahçe 1 / O direkler var ya o direkler

Maçın stresli geçiceği belliydi. Trabzonspor taraftarı tüm sezonun sis bombası  stokunu tek maçta bitirdi. Müthiş yaratıcı! atlet atma protestosunun yanına bonus olarak bir adet nike ayakkabı ve el yapımı değişik boyutta bıçak eklemeyi de ihmal etmedi. Maça Fenerbahçe dengeli bir yapıda başladı. Baroni ve Selçuk'tan kurulu bir orta sahadan yaratıcılık gelmeyeceği belli olunca Alex erken dakikalarda sık sık geriye gelerek oyun kurmaya başladı. Maça çok iyi başlayan Caner sık sık ver kaçlarla topu hızlıca ileriye taşıdı. Sow ilk 20 dakika zemin kontrolü yapınca, kramponlar değişene kadar  alçak sürünmeye devam etti. Fenerbahçe ilk direğine Alex ile takılınca maçın genel gidişatının sıkıntılı olacağı belliydi. Ardından ofsayt tartışmalarının arasında Baroni, Brezilya pasportu olduğunu hatırlayarak güzel bir aşırtma ile golü yaptı. Fenerbahçe geri çekilip beklemeye başlarken devreye Fenerbahçe ile aynı davadan yargılanan ama Fenerbahçe'yi protesto eden yaratıcı Trabzonspor taraftarı girdi. Maç uzun bir süre durdu ve tekrar başlamasının ardından ilk yarı tamamlandı. İlk yarıda Selçuk'un ceza sahası içinde Burak'a yaptığı müdahale kırmızı kart ve penaltıydı ama hakem bu pozisyona uzak kaldı.  

İkinci yarı değişiklikle başladı. İlk yarının en iyi oyuncusu konumundaki Caner golden sonra yaptığı gereksiz haraketleri ile sarı kartı görünce ve ardından yan hakemin gözü önünde faul yapınca devre arası kulübenin yolunu tuttu. Oyuna Stoch dahil oldu ancak yine isteksiz ve fazlasıyla yedek kalmadan etkilenmiş bir görüntüdeydi. Oyun 70 dakikaya kadar Fenerbahçe'nin istediği şekilde devam etti. Kaptanın sakatlanması ile Özer oyuna dahil olmuştu fakat pas yapma yeteneğimizi kaybetmiş durumdaydık. Son zamanlardaki en kötü Fenerbahçe defansı performansını sergileyen dörtlüden Yobo haricinde dökülen Ziegler, Gökhan, Bekir üçlüsünden Bekir'in asisti ile Trabzonspor golü buldu. Çabuk toparlanan Fenerbahçe Özer ve maç boyunca dökülen Sow'un yerine giren Bienvenu'nun direkten dönen topları sonucu maçı 1-1 tamamladı. Galatasaray ile puan farkı yeniden 9'a çıktı. Fenerbahçe play-offta her iki maçta Galatasaray'ı yense dahi yine 3 puanlık bir avantajı var Galatasaray'ın. Trabzonspor hem Fenerbahçe hem Galatasaray'ı zorluyacak durumdayken Beşiktaş'ın kimseye sorun çıkartıcak durumda olmadığı ortada. Deplasmandan iyi bir oyun ortaya koyduk, gole yaklaştık ancak şanssızdık. Takımın istekli oynadığı zamanlarda kaybedilen puanlarda beni üzmüyor. Sürekli geriye yaslanan bir takımı izlemek yerine zor bir deplasmanda psikolojik etkilerin fazlasıyla etkili olduğu bir ortamda mücadele eden bir Fenerbahçe her zaman tercihim.