31 Ağustos 2010 Salı

Twitter ve Futbol

Facebook patladı ardından bu kuş geldi bik bik önceleri 140 karakter ile ne olucak kimse üye olmaz diyorduk ancak beklenenden daha büyük bir patlama yapıp herkesin not defteri niyetine kullandığı bir mecraya dönüştü. Sosyal paylaşım siteleri içerisinde futbolcuların en fazla ragbet ettikleri sitede twitter oldu. Futbolcuların maç sonu, uçakta, antreman sonrası sürekli yorumları ile şenlenen twitter,basının ilgisinide hemen çekti çünkü oyuncuların olur olmaz paylaştıkları her olay basınada bolca haber kaynağı sunuyor. İngiltere'de basına açıklanmadan transferini açıklayanlar, hocayı ve takım arkadaşlarını eleştirenler giderek artıyor. Bu olayın takıma ve kulübe vericeği zararı ilk gören takım Manchester United oldu ve oyuncuların tüm paylaşım sitelerindeki hesaplarında özel bilgilerini paylaşmalarını yasakladı. 

Türkiye'de henüz beklenen boyuta geldiği oyuncuların pek fazla twitterda dolaştıklarını ya da paylaşımda bulunduklarını söylemek zor. Mevcut oyuncular içerisinde Alex en fazla aktif olan isim olarak göze çarpıyor. Bazen türkçe bazen portekizce sürekli tweet atıyor ve konuştugu konular bu ülkede en fazla spekülasyon yapılan kulüp hakkında. Basınımızda sürekli maçtan sonra Alex şunu yazdı bunu söyledi, sistemi eleştirdi, hocanın taktiklerinin yanlış olduğunu vurguladı gibi haberler çıkması artık klasik hale geldi ve ben bunun giderek büyüyen bir tehlike olduğunu düşünüyorum. Elbette Alex'ın kişişel özgürlüğünün kısıtlanıcak bir şekilde hareket edilmesini savunmuyorum ancak bir sınırlama özellikle hoca ve sistem hakkında getirilmeli çünkü ileride takımı karıştırmak için buralar sıklıkla kullanılacak. Oyuncuların zaten profesyonel davranmakta zorluk çektikleri bir ülkede ileride kadroya giremeyen ya da sakatım diye oynamayan oyuncunun maç saati Reina'da eğlence yazısı ile birlikte fotoğrafınıda yüklerse bundan en az 1 haftalık telegol muhabbeti çıkar. Şimdiden herkesi uyaralım yoksa işin sonu bence kötü olucak.

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Okan Alkan ve Fenerbahçe Altyapısı

Manisaspor maçının ardından herkesin büyük bir iştahla ismini zikrettikleri bu oyuncu Fenerbahçe seyircisinin altyapıdan gelen oyunculara hasretini göstermesi açısından da önemli. Gökhan'ın yoklugunda kimleri izlemedikki o bölgede felaket performansları ile birlikte 90 dakika boyuncu. Genç bir oyuncunun arayıpta bulamayacağı bir fırsat çıktı önüne, Gökhan sakatlandı ve ilk 11 yolu kendisine açıldı zayıf bir rakibe karşı seyircisiz ve baskı hissetmiyeceği bir ortamda formayı kaptı genç Okan. Maç boyunca yapmış olduğu bindirmeler, müthiş ortalar ve asistlerinide göz önüne alırsak Fenerbahçe'nin sağ bek sorunu önümüzdeki 10 yıl içerisinde yok gibi birşey. Gökhan'ın takımdaki en formda isimlerden biri olduğu ve sakatlıklar haricinde formayı kolay kolay bırakmayan yapısı göz önüne alındığında mevcut durumun Okan için bir handikap teşkil ettiği söylenebilir ancak Aykut Hoca'nın ona gereken şansı aynı bu maçta olduğu gibi vereceğinden şüphem yok. Zaten Fenerbahçelileri bu sezon heyecanlandıran şey Aykut Hoca'nın icraatları. Takıma yapmak istediği katkı, oynatmak istediği oyun, yaptığı transferler ve Okan özelinde ortaya çıkan Fenerbahçe altyapısı. Aykut Hoca'nın kupaları yok, yabancı basında haberleri çıkmıyor, şampiyonluk yaşamadı teknik direktörlük kariyerinde ama hepsinden önemlisi bu takımın bir kimliği olmasına gösterdiği çaba ve çubuklu formaya olan sevgisi bile bu takımı ona gözü kapalı teslim etmek için yeterli. 

Okan ile başlayan bu süreçte hocanın elide kuvvetlendi çünkü oyuncu mükemmele yakın bir performans sergiledi ve diğer oyuncuları sahaya sürmekte artık daha hevesli olucaktır. Bu sene A kadroda yer alan Mahmut Ertuğrul Taşkıran, Gökhan Iravul, Hasan Erbey ve Recep Berk Elitez'in kadroda şans bulmalarını ve artık altyapıdan gelen oyunculara yeterli şansın verilmesi gerektiğini kulüp yönetimide umarım anlar. Dünya'nın en başarılı ve en zengin klüpleri dahi altyapılarından çıkardıkları oyuncular ile gurur duyuyorlar, paraları ile değil. Fenerbahçe artık Avrupa'dan gelen 2.-3.sınıf topçuların kadroda doluştugu ya da tomarla para saçılıp yabancı oyuncuları Türkiye'ye getirip oynatan kulüp imajından kurtulmalı. Bu sene Avrupa'dan erken elenme ve geriye kalan lig ve kupada istenen şanslar bu oyunculara ve A2 takımında yer alan diğer futbolcularımıza verilirse uzun vadade bu işten karlı çıkıcak tek taraf yine Fenerbahçe olucaktır. Porto-Lyon modellemesinden yola çıkarak Fenerbahçe oyuncuları sözleşmelerini fesh ederek değil bonservisleri ile satarak gelişen ve büyüyen bir kulüp olmak için adımlar atmalı gençlere ya hiç şans vermeyen ya da onları görmezden gelen dahiler yerine sahaya çıksın sevabı onun günahları bizim olsun diyen kocaman adamları tercih edilmeli.

20 Ağustos 2010 Cuma

Paok 1 Fenerbahçe 0

Fenerbahçe'yi sezon başından itibaren tam kadro izleme şansımız hiç olmadı, bitmeyen trasnferler, aptalca görülen kartlar, sakatlıklar derken özellikle ön eleme maçlarında dönüp dolaşıp İlhan-Caner-Baroni-Selçuk onbirine dönmek zorunda kalıyoruz. Bu oyuncular Fenerbahçe'nin oyununu bir adım öteye götüremediği gibi deplasmanda avantajlı skoru yakalamamızıda engelliyor. Zaman zaman hareketlenen zaman zaman durarak ve en kötüsü yan pas yaparak oynamaya çalışan bir Fenerbahçe gördük sahada. Oyuncunun yapamadığı bir ortayı Santos gayet güzel bir kafa vuruşu ile havalandırınca gelişine sağlam vurulan bir şut ve maçın geri kalanında bu golden kurtulma çabaları.İkinci yarı Semih-Niang değişikliği ve ilk 10 dakikada rakip sahada etkinlik ve rakibin 10 kişi kalması neticesinde kısa bir süre oyunda etkinlik ama buna rağmen golü göremiyoruz. Son dakikalarda verdiğimiz gol pozisyonu ve Gökhan Gönül'ün çizgiden çıkardığı topta cabası. Bizim ise hatırladığımız cılız ataklar ve Mehmet Topuz'un biri frikikten olmak üzere son dakikada karşı karşıya kaçırdığı gol. 

Kanatlardan etkinlik sağlayamadığımız bir maçta orta alandan da pozisyon üretemeyince gözler elbette Stoch, Dia, Emre'yi arıyor. Her maç eksik kadro ya da her maç öncesi süpriz bir sakatlık haberi artık olağan hale gelmeye başladı. Sıfıra inip orta yapma alışkanlığımız yok denecek kadar az ve topu ileride ancak yan pas yapmak için ayağımızda tutuyoruz. Defans hattında görülen en ufak bir sakatlık ya da cezalı durumunda defans kalitesinin düşüşüde ortada. Fenerbahçe'ye çok büyük heyecanlar ve zaferler yaşatmış olan Devid'in takımdan gönderilmesinin ardından defansa en az Lugona kadar kaliteli bir oyuncu transfer etmek gerekiyor. Yoksa her maç eyvah eyvah şeklinde geçicek. Orta alanda hazır kıyım başlamışken Selçuk-Baroni ikilisinden kurtulup sağlam bir transferle sezon kapatılmalı. Her oyuncu sakat haberinde ne yapalımda bu açığı kapayalım düşüncesinden de böylece kurtuluruz. Kadıköy'deki rövanşta sakin olmamız ve takıma dönenlerle birlikte erken gol bulup rakibin direncini kırmamız lazım. Bu turda elenmek baş aşağı giden Avrupa mecaramızı yere çakabilir.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Fenarbahçe 4 MP Antalyaspor 0

Fenerbahçe ligi nasıl başlıyacak sorusu çok önemliydi ve açıkçası kimsenin fazla bir beklentiside yoktu. Young Boys maçlarında sergilenen berbat futbol ve ruhsuzluk seyirciyide Fenerbahçe'den fazla bir şey beklemez hale getirmişti. Oyunun ilk 25 dakikası Fenerbahçe sanki sezon öncesi o maçları oynamamış gibi sahadaydı ve ilk yarının sonunda tabelada 4 gol yazılıydı. Maç öncesi kimsenin tahmin edemeyeceği bir sonuç vardı ilk yarı itibariyle. Oyunun ilk yarısında topa hükmeden, rakibe önde basan ve kanat akınları ile karşı kaleye giden bir Fenerbahçe vardı.Normalde böyle oynaması gereken bir takımı böyle oynarken gördüğümüzde bünyede büyük bir şaşkınlık yaşanıyorsa Fenerbahçe'nin sorunuda tam burada şekilllenmeye başlıyor demektir. 

 Gökhan Gönül önünde defansa yardımcı olan bir oyuncu (Mehmet Topuz) olunca nasıl etkili olduğunu ve ikili hücum varyasyonlarını nasıl etkili bir hale dönüştürebildiğini attığı gol ile gördük. Gökhan ve Lugano'nun defansa yerleşmesi defoları azalttığı gibi öndeki oyuncuların istekli oyunları ve geriye yaptıkları yardımlar bugün Fenerbahçe'nin 10 gün önceki performansından uzaklaşmasını sağladı. İleride hızlı bir şekilde kurulan Alex&Semih A.Ş organizasyonlarıda maçı kopardı ve Fenerbahçe ilk maçtan rahat bir oyun ve 4 golle 3 puanı çıkarmasını bildi. İkinci yarı Antalya değişiklikler ile daha dirençli ve karşı kaleye giden bir oyun ortaya koydu ve Fenerbahçe hafta rası oynayacağı Paok maçınıda düşünerek oyunu rölantiye aldı. Volkan ve Alex'in kenara alınmaları bunun göstergesiydi ve ikinci yarı daha çok skor avantajı ile birlikte oyuncu değişiklikleri ve farklı pozisyonlarda oynama deneyimlerine sahne oldu. Alex çıktıktan sonra Stoch bu bölgeye kaydı ve Caner sol açık olarak oyuna dahil oldu ve 1-2 pozisyonda Semih'e akıllı ortalar çıkardı, zamana ve oynamaya ihtiyacı var daha iyi olacaktır. Semih'in 2 gol atmasına rağmen mutsuzluğu ve Alex oyundan çıktıktan sonra kaptanlık bandını takmak istememesi yönetime olan kırgınlığının bir belirtisi ve bu konuda kendisini kimse suçlayamaz. Sakatlar ve oyuncu transferleri tamamlandıktan sonra bir arada oynama süreleri ayları bulucak oyuncuların maçın belli bölümlerinde harika bir şekilde uyguladıkları paslaşma ve pres oyunun geneline yayılacak ve takım özlenen seviyeye çıkıcaktır. 

Antalya'nın kötü oyunu geçen sene bu takımı takip edenler için süpriz olarak nitelendirilecek derece kötüydü ve Fenerbahçe'nin oyunun bu kötü performanstan mı kaynaklandığını anlamak için hem Fenerbahçe'nin hem de Antalyaspor'un ileriki maçlarını izlememiz gerekiyor. Seyircisiz maç her zamanki gibi tatsız ve tuzsuzdu.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Niang Sonunda Fenerbahçe'de

Fenerbahçe'nin çokça hareketli geçen Fransa seyahati sonunda nihayet buldu. Geçen sezonun Fransa gol kralı ve Marsilya'nın kaptanı Niang bu akşam son kez Marsilya forması ile sahaya çıktı ve bu maçın bitimin hemen ardından Fenerbahçe transferi siteden duyurdu. Uzun yıllar sonra forvet hattında güçlü bir forvet izleyeceğiz ve Fenerbahçe'nin yeniden yapılanan oyun planı çerçevesinde kendisinden beklentilerde büyük seviyede. Formda bir oyuncu kadroya hemen dahil olucak ve umarız gol yollarındaki sıkıntıyı halledicez. Transferi hayırlı ugurlu olsun.

6 Ağustos 2010 Cuma

Rakip Paok Fc

Şampiyonlar Liği 3. ön elemeden elendikten sonra Uefa Avrupa Ligi play-off eşleşmesinde karşılacağımız Paok'la ilk maçı 19 Ağustos'ta deplasmanda ikinci maçı ise 26 Ağustos'ta İstanbul'da oynayacağız. Young Boys maçından sonra zerre izleme zevkim olmadığını belirterek şimdiden başarılar diliyorum.

5 Ağustos 2010 Perşembe

Fenerbahçe 0 Young Boys 1

İlk maçın ardından yazdığımız herşey bu maçta tekrar sahnelendi. Ruhsuzluk, vurdumduymazlık, kondüsyonsuzluk ne derseniz deyin baştan sona felaket bir takım. Fenerbahçe taraftarı son maçta kaçan şampiyonluğa, hala beklenen transferlere ve en kötüsü takımın berbat oyununa rağmen tribünleri dolduruyor, takıma destek veriyor ama takım kendini daha ligin başında bırakmış. Fenerbahçe'nin bu turları oynayacağı Mayıs ayında belli olmuştu. O günlerden bu günlere kadar takım iskeleti tamamlanamadı, kimin kalıp kimin gideceği belli değil, bu saatten sonra yapılacak transferinde bir anlamı yok. Defans evlere şenlik,takımın en az 5 oyuncusu savunmaya katkı yapmıyor defansta kim oynarsa oynasın goller yenir, defans oyuncuları zaten Fenerbahçe A2 takımında dahi oynayamayacak derecede kötüler. Orta alanda dökülen bir Cristian-Alex ikilisi ve hücum hattında ne yaptığı belli olmayan Gökhan Ünal var. Dün akşam sahadan çıkarken yuhalandı ve dün gece itibariyle Fenerbahçe kariyeri bitmiştir. Fenerbahçe seyircisi cefakardır, oyunucuyu sonuna kadar destekler ama size taktığı zaman işiniz hiç kolay değildir. Aykut hoca, bir değişim yaratıcak ve görüldüğü üzere bu değişim çokça sancılı ve acılı bir şekilde olucak. Başkan tarafından desteklenmeyen bu değişim hamlesinin transfer ayağı herşeyi berbat ediyor. Takımda olmuyacak adamlar var, sakatlıklar çok fazla ve şampiyonlar ligi ön elemesinde başarısızlık. Herşeye rağmen en acı vereni takımın sahada mücadele etmemesi, kabul edemediğim tek nokta bu. Bu takıma biri çok ciddi bir şekilde müdahale etmeli hemde bu öyle bir şekilde olmalıki uzun yıllar kimse aklından çıkaramasın. Kılıç sende Aykut Hocam, vur kelleleri gitsin.