28 Mayıs 2012 Pazartesi

Bizimle Değilsin


Fenerbahçe yeni sezon hazırlıklarına tatilin ardından Temmuz ayında başlayacak. Transfer çalışmaları bir yandan sürerken yeni sezonda takımda kalmaması gereken isimleride konuşuyoruz. Geldiği günden beri takıma katkı sağlayamayan, gelişimini sürdüremeyen hatta daha da geriye giden birçok oyuncumuz var. Bu oyuncuların yeni sezon kadroda olmalarının takıma katkı sağlıyacağını düşünmüyorum. Elbette son karar Aykut Kocaman tarafından verilecek. O bu oyuncu grubunu daha yakından tanıyor ve doğru bir teşhis koyabilir ama ben de kişisel olarak go home listemi yaptım. 

1. Serkan Kırıntılı 

Felaket bir Bucaspor maçı hatırlıyorum Serkan ile ilgili. Sürekli alt yapıdan kaleci yetiştiren bir takıma neden transfer edildiğini bir türlü anlayamadım. Kupa maçlarında bulduğu şansı berbat ettikten sonra üstüne yaşadığı sakatlık nedeniyle iyice geriledi. Şu an Fenerbahçe kadrosunda kaleci sıralamamda 5. sırada yer alıyor. Yeni sezonda Mert Günok ve Ertuğrul Taşkıran'ı geçme ihtimali yok. Şu anki performansı Fenerbahçe'de yedek olmayı bırakın antremana çıkmayı bile hak etmiyor. Takımdan gönderilmesi gereken adamların başında Serkan Kırıntılı geliyor. 

2. Volkan Babacan  

Takımda yer almadı ve geçen sezon Kayseri ardından Bu sezon Manisaspor'da kiralık olarak oynadı. Bir zamanlar Volkan Demirel'in arkasında ikinci kaleci konumundaydı. Gelişimini tamamlayamadığı gibi gittikçe geriledi. Twitter'da yaptığı yorumlar, taraftara şirin görünme çabalarına rağmen yeni sezonda takımda kalmasının bir faydası olacağını inanmıyorum. Aykut Kocaman'ın, Serkan Kırıntılı ile birlikte Volkan Babacan'ı kadroda düşündüğünü sanmıyorum. Hele muhteşem bir sezon geçiren Mert Günok ve Ertuğrul Taşkıran varken. Mevcut kadroda Volkan Demirel, Mert Günok, Ertuğrul Taşkıran üçlüsünün yeterli olacağını ve diğer iki ismin kadroda yer almayı hak ettiklerine inanmıyorum. Serkan Kırıntılı ve Volkan Babacan ya transfer takasında kullanılmalı ya da kiralık olarak başka kulüplere verilmeli.  

3.Fabio Bilica 

Son yıllarda yapılan en gereksiz transferler listesinde adını sürekli üst sıralarda gördüğümüz Fabio Bilica bu sezon sonunda zaten serbest kalıcak ve takımdan ayrılıcak ama yinede kafayı sıyırıp kendisi ile sözleşme yapmaya kalkan falan olmaz diye umut ediyorum. Felaket bir oyun anlayışı olan saha içinde yaptığı gereksizliklere saha dışında kurye kazaları falanda ekleyen Fabio Bilica'nın Fenerbahçe'ye transferi başlı başına bir fiyaskodur. Muhtemelen eski hocası Bülent Uygun tarafından Elazığspor'a ya da eski takımı Sivasspor'a dönücektir. Fenerbahçe gibi üst düzey bir takıma stoper tercihi olarak transfer edilmesi hala anlamlandıramadığım bir oyuncu. Yeni sezonda Allah'a yakın, Fenerbahçe'ye uzak olsun. 

4.Selçuk Şahin
Fenerbahçe'de bu kadar uzun yıllar nasıl olduda kaldı anlayamasakta yeni sezonda transfer listesinin yarısını orta saha oyuncularına ayırmış Fenerbahçe'de artık yer almaması gereken bir isim Selçuk Şahin. Sınırlı yeteneğini yüksek mücadele gücü ile kapatan, zaman zaman Galatasaray'a attığı gollerle kontrat yenileyen Selçuk'un, tribünler tarafından ne kadar sevildiğide malumunuz. Avrupa'nın tüm büyük liglerinde ve büyük takımlarında olduğu gibi Fenerbahçe'de de orta alanda oyunun tek yönünü oynayan bir orta sahanın yeterli olmuyacağını söyleyebiliriz. Yeni sezon planlamasında 5 ya da 6. oyuncu olarak takımda tutulacaksa bu geçmiş yılların hatırına ve Aykut Kocaman'ın tercihi sebebiyle olucaktır. Üst düzey en az 2 orta saha oyuncusu transfer etmesi gereken Fenerbahçe'nin yeni sezonda takımdan göndermesi gereken oyuncular arasında Selçuk Şahin'de yer almalı. 

5.Özer Hurmacı
Fenerbahçe'nin ve Aykut Kocaman'ın büyük umutlarla transfer ettiği ancak bir türlü istenilen performansa ulaşamayan ve hayal kırıklığından başka birşey olmayan bir diğer isim Özer Hurmacı. Alex'in veliahtı olarak geldiği Fenerbahçe'de yaşadığı ağır sakatlıklar ve sergilediği kötü performanslar nedeniyle gözden düşmüş bir isim. Görev aldığı maçlarda çokça mücadele etse dahi pas ve şut tercihleri nedeniyle sıkça eleştirilen Özer Hurmacı, Rıdvan Dilmen'in tabiriyle ''her topta yüzyılın pasını atmaya çalışıyor''anlayışı yüzünden bir türlü dikiş tutturamadı. Aykut Kocaman ile daha önce çalışmamış olsa ve Aykut Hoca yeteneklerini ve sahada neler yapabileceğini daha önceden test etmemiş olsa çoktan valizini toplamıştı. Ben her ne kadar gitmesi gerekenler listesine koysamda yeni sezonda Aykut Kocaman tercihi ile yine kadroda tutulacağına düşünüyorum. 

6.İssiar Dia

Stoch ile beraber Fenerbahçe'nin iki kanadını hızlı ve çabuk adamlardan kurup 4-3-3 sistemini efektif bir şekildi uygulamak için transfer edilen İssiar Dia, Fenerbahçe için bir diğer hayal kırıklığı. Stoch'un kat ettiği gelişme ve gelmiş olduğu nokta göz önüne alındığında yaşanan hayal kırıklığı daha da fazla. Aykut Kocaman'ın, Fransa hamlelerinin ilklerinden olan Dia, yaşadığı sakatlıklar ve performans düşüklüğü nedeni ile sürekli yedek kaldı. A takımı zorladığı saman alevi performanslarının ardından yeniden düşüşe geçti. Ligin son maçında Semih ve Baroni'ye yaptığı asistler gol olsa şu anda kahraman olabilirdi ama gördüğü aptalca kırmızı kart nedeniyle Fenerbahçe'yi en önemli maçınd 10 kişi bıraktı. Kırmızı kart gördüğü dakika itibariyle biletinin kesildiğini düşünüyorum. Yeni sezonda takımda kalması negatif etki yaratıcak isimlerin başında geliyor. Muhtemelen yurt dışında bir kulübe satılacak.


21 Mayıs 2012 Pazartesi

Fenerbahçe 2011-2012

Bu sezon tüm sezonlar içinde en az futbol konuştuğumuz sezondur muhtemelen. 3 Temmuz'dan ligin bitimine kadar saha içine kafayı çok az çevirebildik. Lugano, Santos ve Niang'ın ardından Emenike oynamadan takımdan ayrılınca Fenerbahçe elbette güç kaybetti. Bu güç kaybını önce Aykut Kocaman ardından taraftar ve en sonunda oyuncular takviye ederek sezonu tamamladık. Fenerbahçe yarıştığı iki organizasyonda sonuna kadar mücadele etti, ligde son maçta Galatasaray'ı yenemeyince ikinci oldu, Türkiye Kupası'nda ise Bursaspor'u 4-0 gibi farklı bir skorla geçerek 29 yıl aradan sonra kupanın sahibi oldu.  

Sezon boyunca takımı futbol anlamında eleştirsekte bunun saha dışı faktörlerden kaynaklandığını sıklıkla ifade ettik. Takım lige iyi girdi ardından fiziksel ve zihinsel bir düşüş yaşadı, deplasmanlarda arka arkaya mağlubiyetler yaşadı, ardından son düzlükte yeniden vites arttırıldı ve sezon tamamlandı. Takım gibi oyuncular, teknik heyet ve yöneticilerde zaman zaman düşüşler yaşadı. Tüm bu süreçte enerjisi bitmeyen, her maç daha da kuvvetlenen, erkek, kadın, çoluk çocuk, genç yaşlı tüm Fenerbahçe'li taraftarlardı. Takım durduğunda ya da camia umutsuzluğa düştüğünde taraftar destek verdi ve takımı yeniden ayağa kaldırdı. Ligde yarışan diğer tüm takımlara yönelik teknik taktik analiz yapılabiler ama Fenerbahçe'nin 2011-2012 sezonu hem kendi tarihinde hem de Türk futbol tarihinde futbolun en az konuşulduğu sezon olarak hatırlanacak. Kendi adıma önce taraftarı ardından Aykut Kocaman'ı, daha sonra takımı ve yöneticilerden Ali Koç'u sezonun başarılı isimleri olarak seçiyorum. Camianın yalpaladığı, umutsuzluğa düştüğü anlarda hamleleri ile süreci iyi yöneterek 2011-2012 sezonunu en iyi şekilde bitimemizi sağladılar. Bu sezon Fenerbahçe'nin asıl sınavı kazanacağı kupalar ya da saha içi performansı değil, tüm haksızlıklara karşı vereceği cevaptı. Cevapta tüm Türkiye taradından net olarak alındı sanırım.

20 Mayıs 2012 Pazar

Şampiyon Chelsea - Stalingrad Savunması

Barcelona'yı elerken farklı bir planı yoktu Chelsea'nin ve finale gelirken üstelik resmen olmasada bir deplasman maçında Münih' karşı ilk hamleleri de savunma oldu. Hocanız İtalyan Di Matteo olunca temel felsefeniz gol yemeyelimde birşeyler yaparız oluyor. Maç boyunca oyunun hakimi Bayern Münih olmasına rağmen sonunda kupaya uzanan taraf Chelsea oldu. Maç uzun süre 0-0 gidince son dakikalarda bu kadar hareket beklemiyorduk ancak önce Müller ardından Drogba çok güzel iki kafa vuruşu ile maçı uzatmaya taşıdı. Drogba neredeyse kahramanlıktan hainliğe gidicekken imdadına penaltı kaçırma uzman Robben yetişti ve maç penaltılara kaldı. Son penaltıda yeniden kahraman olma şansını Drogba geri çevirmedi ve kupa mavilerin ellerinde Abraham'ın gülücükleri arasında havaya kalktı. 

Münih kötü oynamadı ama fırsatlarıda Robben ve Gomez ile harcadı. Üstüne penaltılarda felaket bir performas sergileyince ibre tamamen Chelsea'ye döndü. Önce Manchester şimdi Chelsea, Almanlar'ı üzen taraftı. Chelsea çok dominant bir performans sergilemedi belki ama defans performansları ve 1-0 geriye düştükten sonraki mücadeleleri kupayı getiren ana etkenlerdi. Real Madrid ve Barcelona beklenirken final Chelsea ve Münih mücadelesine kaldı ama ilk 30 dakika hariç onlarda finalin hakkını verdiler. Geriye 2 kupayı ve evinde Şampiyonlar Ligi'ni kaybeden Münih, ligi 6. bitirip yerine hoca aranan Di Matteo ile kupaya uzanan Chelsea ve Chelsea'nin şampiyonluğu ile Uefa Avrupa Ligi'nin yolunu tutan Tottenham'un üzüntüsü kaldı. Birileri sevindi, birileri üzüldü, maç gitti geldi ve uzun zaman hafızalardan çıkmayacak 2012 Şampiyonlar Ligi Finali böylece geride kaldı.

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Fenerbahçe 4 Bursaspor 0

29 yıllık bir geyiğin daha sonuna geldik arkadaşlar. Fenerbahçe haftasonunda lig şampiyonluğunu kaybetmesine rağmen sahada sakin ve ne yaptığını bilen bir görüntüdeydi. İlk dakikada Caner'in golüyle eline aldığı dizginleri sonuna kadar bırakmayan Fenerbahçe, Alex'in tek golü ve 3 asisti ile rakibini mağlup edrek sonuca ulaştı. Hoş bu sene Türkiye Kupası alınmasa belkide en az tepki çekicek sene idi ama sezonun en azından bir kupa ilede olsa kapanması taraftar ve en önemlisi başkan için önemli. 

Baroni'nin muhteşem füzesi, Alex'in sakatlık dönüşü resitali, Gökhan'ın, Volkan'ın sakatlıklara rağmen mücadeleleri ve defansta Yobo Dayı'nın sezon boyunca yaptığı harika mücadeleye bu maçta erken çıkmak zorunda kalsada devam etmesi ve en önemlisi Türkiye Kupası'nın Aykut Kocaman gibi bir efsane ile gelmesi. Bu sene 3 Temmuz'dan beri her türlü baskıya, haksızlığa rağmen bu takım tüm bu haksızlıklara en büyük cevabı sahada verdi. Her zaman söylenen, beylik bir laf olmayan ''Fenerbahçe'nin büyüklüğü ne kupa, ne şampiyonluk büyüklüğüdür, o öyle bir büyüklüktür ki adı konamaz''  lafını hak edercesine bir sezonu geride bıraktık. Umarım önümüzdeki sene yalnızca futbolu konuştuğumuz bir sezon olur. Tebrikler çoçuklar, tebrikler Fenerbahçe.

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Fenerbahçe 0 Galatasaray 0

Son maça kadar herşey iyi gidiyordu. Play-off'a dezavantajlı girsek dahi alınan galibiyetlerle şampiyonluk şansı son maça Kadıköy'e hem de kendi taraftarımızın önünde oynayacağımız maça kalmıştı. Daha önce defalarca yendiği rakibine karşı Fenerbahçe'nin yine galip gelip 3 Temmuz'dan beri yaşanan olaylara en anlamlı cevabı sahada vereceğini düşünüyorduk. Önce kısa bir kadro şoku yaşadık. Alex'in sakatlığı nedeniyle kenarda olacağını biliyorduk ama Gökhan Ve Bienvenu ile Mehmet Topuz kenarda, onların yerine Orhan, Dia ve Semih sahadaydı. Bunlar kendi evinde baskı kuracak ve sonuca gidecek Fenerbahçe için tek maçlık planlamış bir stratejinin hamleleri idi ki, Dia'nın iki kanat atağında Baroni ve Semih becerekli olsa bu plan mükemmel olarak nitelendirelecek üstelik Semih'in kafasını Muslera kurtarmasa creme de la creme olarak anılacaktı. Ama Baroni ve Semih iyi vuramadı sonra Semih vurdu Muslera kurtardı ve Dia, topu kale yerine yan hakeme doğru düdükten sonra vurunca plan suya düştü. Kırmızı kart sonrasında karmaşa, anlamsız ve bilinçsiz paslaşmalar, geri dörtlüden birini çıkarmak yerine forvet çıkarıp forvet almak ve nihayetinde maçın bitimi ile yaşanan sinir boşalması. Kendi evinde Galatasaray şampiyonluğuna tanık olmak, nereden bakarsak bakalım Fenerbahçe'nin kolay kaldıramayacağı bir yük. Üstüne polisin gaz bombası şenlikleri ile kontrolden çıkan olaylar ve yeni sezona yine seyircisiz maç cezası ile başlayacak olan Fenerbahçe. 

Takımın sezon başından beri tüm engellemelere rağmen buraya kadar başı dik bir şekilde gelmesi, mücadeleyi bırakmaması ve herkesin ortalarda gözükmediği durumlarda Aykut Kocaman'ın sadece takımı değil camiayı da ayakta tutması her zaman anılacak ve alkışlanıcak bir durum. Finalde kaybetmek için önce finale çıkmalısınız ve Fenerbahçe bunu son 10 yılda her zaman yapıyor. Başka takımların ligin ilk yarılarında havlu attığı yarışlarda finale kadar geliyor, bazen şampiyon oluyor bazense şampiyonlğu kaybediyor. Bu kayıplar elbetteki hüzün veriyor ama bu sezon kimse bu takımı suçlayamaz. Taraftarda, takımda, teknik heyette elinden gelen ne varsa onu ortaya koydu, bir tek yönetimden bazı isimleri bu kenetlenmenin dışında ya da kenetlenme anlamında aşağıda tutuyorum. Sakatlığa rağmen sahada mücadele eden ter döken oyunculara teşekkür ediyorum.Ve klişe bir söz olmasına rağmen, bu direnişi ile bu sözü sonuna kadar hak eden Fenerbahçe'me sesleniyorum: ''Galiptir, bu yolda mağlup.'' 


6 Mayıs 2012 Pazar

Trabzonspor 1 Fenerbahçe 3 / Kamilleşmenin Anlamı Yok

Bu akşam herkese ama herkese karşı direnen, mücadele eden, sabrını son dakikaya kadar koruyan kısaca muhteşem bir Fenerbahçe vardı. Zokora ile başlayan, Trabzonspor taraftarı ve hakem Kamil Abitoğlu'nun çanak tuttuğu bu komedi Emre, Bienvenu ve Baroni karşısında ezildi. Sahaya çakmak, para, bilimun yabancı madde atan medeni Trabzon taraftarını tebrik eden aklını kaybetmiş Mehmet Ali Birand'lar olmasına rağmen bu akşam hakemle beraber maçı katleden Trabzonspor'lular sahanın en kötüsüydü. Uzatılan eli dahi sıkmayan, Trabzonspor golü attıktan sonra hakemin gözü önünde rakibini sakatlamaya teşebbüs eden Zokora'yı hala savunanlar olması ülkede en az ırkçılık kadar tehlikeli. Emre bu pozisyona kadar sürekli faule maruz kalıp, hakem rakip oyunculara kart dahi göstermemesine rağmen sahanın en sakin adamıydı ki, Trabzonspor karşısında giyotinin altında onun kellesi vardı. Ardından Zokora'nın hareketi ile kontrolünü kaybetti ancak bu pozisyonda insanda peygamber sabrı olsa çatlar.

İkinci yarı yine sabırlı olmalı ve golü aramalıydık ve Dia egoistlik yapmayıp topu Bienvenue'ye aktarsa film daha önce kopabilirdi ama Trabzonspor'un fişini Baroni, tam bir Brezilya estetiği kokan golüyle çekti. Maçın öncesinde Sadri Şener ve Nevzat Şakar'ın ağlamaları ile başlayan, sahada Kamil Abitoğlu ve Zokora ile devam eden rezilliklere rağmen bu çoçuklar bu cehennemden alınlarının akıyla çıkmayı başardı. Hepsini tek tek alınlarından öpmek lazım. Tüm bu zulümlere en iyi cevap sahada verildi ve şimdi hem Galatasaray'lılar hem Trabzonspor'lular çıldırmaya başlayabilirler. Tüm takımı ve bu takımın bu stresli ortamda dahi sakin kalmasını sağlayan Aykut Kocaman'a helal olsun. Haftaya ağlama seansları biterse Galatasaray ile Kadıköy'de sonucu belirleyecek maça çıkıcaz. Trabzonspor hep başkaları için oynadığı sürece asla başarılı olamayacak bunu da artık anlamışlardır diye umuyorum.