Manager hastalarının en bilindik yaklaşımıdır acayip şampiyonlukları gösteren arkadaşına''Save&load yapmışsın oğlum böyle performans olur mu'' diye. Gerçekten Fenerbahçe'nin ligin ikinci yarısında gösterdiği müthiş performansı bilgisayar oyununda gösterseniz bile inanmayanlar olucaktır. Bir takım hiç mi yenilmez, sakatlık hiç mi olmaz, formsuz bir hafta geçirilmez mi? Tüm bunlar olmadı rakibi puan kaybederken Fenerbahçe hep kazandı, ne 9 puanlık fark kaldı ne sezonun ilk yarısındaki o silik futbol. Bu masalımsı şampiyonluk gelirken neler yaşandı onuda irdelemakte fayda var. Takım geç gelen transferlerle sezona başladı, önce Young Boys'a ardından Paok'a elenerek Avrupa defterini erkenden kapattı. Lige asılır dedik o da olmadı deplasmanlar kabusa döndü ve en sonunda Yeni Malatyaspor ile oynanan maçta takım dibe vurdu. Yeniden yükselmek için bazen dibe vurmanız, olmuyacak tokatlar yemeniz ve en nihayetinde gidişatı sorgulamanız gerekiyor. Fenerbahçe'nin şampiyonluk yürüyüşü Malatya'da başladı aslında çünkü yaşanabilecek en kötü skorlar yaşanmıştı ve herkes kendine bundan kötüsü ne olabilirki diye sormaya başlamıştı. Tüm sezon içerisinde takım ve Aykut Kocaman hakkındaki en olumsuz yazımı bu maçtan sonra yazmıştım.
İkinci yarı öncesinde 14 Ocak 2011 akşamı yediğimiz bu tokattan sonra benim takım hakkındaki beklentim ligde ilk 3'ten öteye değildi. Bırakın Trabzonspor'un puan kayıplarını ben nasıl galip geleceğimizi düşünürken bile çileden çıkıyordum. Sonra Antalya kampı ile başlayan bir süreç var ki tam olarak ne oldu, neler yaşandı, kim müdahil oldu ve en önemlisi bu takım o tarihten sonra nasıl böylesine yenilmez bir armadaya dönüştü onu bilen kişinin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Ardından içerde zaten iyi olan performansın arkasına deplasmanda gelen puanlar eklenince ve fark aniden azalınca lan acaba mı diye düşünmeye başladık. İkinci yarıda kendi sahasında gol dahi yemeyen takım, deplasmanda ilk yarısını berabere kapattığı 4 maçı ve ilk yarıyı geride kapattığı 2 maçı(Galatasaray-Bucaspor) kazanmasını bildi. Bu süreçte yanlızca Antalyaspor'u ve Eskişehir'i yendiğimiz maç ile şampiyonluk maçında Sivasspor önünde soyunma odasına önde giriyorduk. Dışarıdan bakıldığında akıl almaz olan ve başta Trabzon camiası olmak üzere kamuoyunun anlamlandıramadığı nokta buydu. Takım tam bir imha timine dönüşmüş, yenilgiyi asla kabul etmeyen ve son dakikasına kadar galibiyeti kovalayan bir hüviyete bürünmüştü. Tek bir sezonda yaşandığında yıllarca anlatılan maçlarının toplamından fazla anlatılacak hikaye var. Deplasmanda Beşiktaş ve Galatasaray maçları, içerde son dakikada gelen golle kazanılan Gaziantepspor maçı, 3-1 geriye düştüğümüz Bucaspor maçı ve 2-2'den 4-2 olan Gençlerbirliği maçı. Hepsini tek tek inceleseniz acayip detayları barındıran maçlar ve rakipleri şaşırtan durumda bu. Fenerbahçe bunu tek başına performansı ile sağlayamaz, destek alıyor, ligi dizayn ediyor, hakemleri satın alıyor, rakiplere telefon ediyor, istediği oyuncuyu oynattırmıyora kadar giden paranoyanın temel sebebi bu akıl almaz performans. İnsan psikolojisinde kendi hatalarını bastırmak ve rahatlamak için kullanılan savunma mekanizmaları Trabzonspor tarafından şampiyonluk yarışında kullanıldı ve en sonunda kaybedilen süreçte taraftarlar suçu başkalarına atarak ligi tamamladı. Yönetim, teknik heyet ve yerel medya suçu kendinde hiç aramadı ve bu savunma mekanizmalarını sıkça kullanarak kendilerini rahatlattılar.
Fenerbahçe bu şampiyonluğu kimseye dayanmadan kendi gücüyle hatta sıkça da haksız ithamlarla boğuşmasına rağmen insanüstü performansı ile yakaladı. Yeni Malatyaspor maçından sonra kenetlendi, son dakikaya kadar savaştı, camia olarak bütünleşti ve en önemlisi hataları kendinde aradı. Düştü, ayağa kalktı zaman zaman sendeledi ama sonunda bitiş çizgisine en önde varmayı başardı. Bunun için başlıktada vurguladığımız gibi bu şampiyonluk sadece ama sadece futbol ve inanç ile kazanıldı ve bilgisayar hiç açılıp kapanmadı! Bu şampiyonluk başta oyuncular ve Aykut Kocaman'ın terinin son damlasına kadar mücadeleyi bırakmaması neticesinde kazanıldı. Birilerinin çenesi çalıştı bizim ise ayaklarımız ve sonunda gülen çok konuşan değil çok mücadele eden oldu. 18. şampiyonluğumuz bir kez daha hayırlı olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder