30 Eylül 2009 Çarşamba

Manchester United 2 Wolfsburg 1


İngiltere deplasmanında maça başlanabilecek en iyi şekilde başlayan Wolfsburg ilk dakikalarda özellikle Grafite'nin hazırladığı pozisyonlarda etkilide oldu. Manchester'ı sürekli ofsayt ile durdurmak maç boyuncuda etkili oldu. İlk yarı her iki takımın oyunu fazla kontrol edemediği dengeli bir maç izledik. İkinci yarı başladığında Wolfsburg ilk yarının başındaki futbolunu sürdürürken pozisyonlarda gelmeye başladı. Nitekim Wolfsburg lehine faul olan bir pozisyonda hakem avantajı oynattı ve Makato Hasabe'nin arka direğe akıllıca kestiği topta kendisinden 1 boy kısa Patrice Evra ike baş başa kalan Edin Dzeko güzel bir kafa vuruşu ile takımını öne geçirdi. Bu dakikadan sonra Manchester'ın sağlı sollu ataklarla yükleneceğini tahmin etmek zor değil. İlk yarının hemen başında ve ikinci yarı golü bulana kadar bir deplasman takımından beklenilecek en iyi performansı ortaya koyan Wolfsburg bu dakikadan sonra yapması gereken en son şeyi yaptı ve kendi sahasına kapandı. Giggs'in şansınında yardımı ile frikikten beraberliği yakalayan Manchester ardından ilk yarıda karşı karşıya ve daha rahat bir pozisyonda golü bulamayan Carrick'in güzel vuruşu ile maçı koparmasını bildi.


Bu sonuçların ardından Manchester 6 puan ile grupta öne çıktı ve önümüzdeki maçlarda gruptan çıkmayı garantileyip lige dönücekler ve Avrupa maçlarında rotasyona başvurucaklardır. Her ne kadar yenilsede Wolfsburg maçın belli bölümlerinde oynadığı bu futbolla Moskova ve İstanbul deplasmanlarından puan çıkarıcaktır. Beşiktaş ve Cska Moskava arasında 3.lük için avantajlı duran tarafta Cska. Manchester oyun tıkandığında Giggs sahada yoksa onu oyuna sokuyor eger oyundaysa bu sefer onun kurucağı hucum varyasyonlarını deniyor. Yaşına ragmen müthiş fizik gücü ve profesyonelliği Manchester'ın bu dönemi hem ligde hem de Avrupa'da rahat bir şekilde götürmesine olanak sağlıyor. Ancak Ronaldo'nun gidişinin ardından takım hala liderine kavuşmuş değil. İlerleyen turlarda Giggs her maça yetmeyebilir. Manchester elbette ligin ilerlemesi ve Avrupa'da üst tur maçlarının başlaması ile vites yükselticektir ama o ivme bu sefer finali onlara getiricekmi görücez.

Cska Moskova 2 Beşiktaş 1


Beşiktaş ikinci maçından da mağlubiyetle ayrıldı. Cska daha geldiği ilk pozisyonda Dzagoev'in uzaktan şutunda golü buldu. İkinci yarıda bu sefer Krasic solda İsmail'i katladıktan sonra defansın üzerine gidip çektiği şutta ikinci golü buldu. Gerçekten Beşiktaş'ın bu kadar kötü oynamasına ragmen Cska'ya karşı yenilgiyi hak ettiğini söylemek zor zira Cska çokta tempolu bir oyun ortaya koymuyor. Üstelik Beşiktaş biraz yüklendiği dakikalarda Holosko ve Nihat ile pozisyon Ekrem ile golüde buldu. Holosko'nun vuruşunu kaleci kurtarırken Nihat topa bile vuramadı.

Ekrem'den ön oyuncusu,Yusuf'tan sol açık yaratmaya çalışıyor Denizli. Dünya paralar verilip alınan Tabata varken sahada koşmaya takati olmayan Tello'dan mucize bekliyor. Bobo kenarda çürümeye terk edilmiş, bundan önceki maçlarda takımın mücadele eden ve pozisyon bulan tek adamı Serdar Özkan ikinci yarı oyuna dahil oluyor. Hele Rüştü'de ısrar etmek artık takımı sabote etmekten başka birşey değil. Yedigi iki golde birbirinden komik. İşi tadında bırakıp bitirsin artık bu kariyerini daha fazla zedelemeden. Beşiktaş'ın, Şampiyonlar Ligin'de izlediğimiz ikinci maçıda temposuz, tatsız tutsuz bir maçtı. Her iki takımda Şampiyonlar Ligi temposunun uzağında bir oyun ortaya koydu. Cska bu galibiyetle en azından evinde kazanmasını bildi ileriye dönük planlar yapabilir. Beşiktaş üstüste iki Wolfsburg maçı yapıcak ve bu maçlar Beşiktaş'ın bu seneki Avrupa serüvenini belirliyecek. Bu kadro ve oyun anlayışı ile gruptan çıkmalarını beklemek fazla hayalcilik olur, Beşiktaş bu saatten sonra Uefa Avrupa Ligi'ne kendini atabilirse bu gruptaki en iyi işini yapmış olur.

29 Eylül 2009 Salı

Frank Rijkaard ve B Planı


Güzide spor basınımız her hafta ögütülücek bir konu ve idam edilecek bir kişi bulmakta hiç sıkıntı çekmiyor. Bu hafta kurban Frank Rijkaard ve olmadığı iddaa edilen ''B Planı''. Uzun haftalardır beklenilen Galatasaray'ın puan kaybı neticesinde pusudakiler hemen ateşe başladı. Kadro böyle mi çıkar, bu niye ilk 11'de, ikinci yarı değişiklikte geç kaldı ve en önemlisi böyle durumlarda Rijkaar'ın bir ''B Planı'' yok. Evet Zico'ya stajer, Lucescu'ya çingene diyicek kadar abukluk sınırlarını zorlayan spor basınımız Şampiyonlar Ligi'ni kazanmış ve Barcelona'yı çalıştırmış birisinin oyun üzerinde tek planının olduğunu ve bu plan başarısızlıkla sonuçlanırsa Galatasaray için puan kaybının kaçınılmaz olduğunu iddaa ediyorlar. Bu tezlerinide oyuna girmeyen oyuncuları göstererek ya da ilk 11 başlayan oyuncuların yanlışlığını öne sürerek destekliyorlar. Galatasaray kötü oynamış ya da rakip direnç göstermiş ve Galatasaray'ı durdurmuş olabilir. Tüm bunlar ilk puan kaybında Galatasaray'ın mevcut oyun felsefesini tümden kötü olacak şekilde nitelendirilmesini gerektirmez. Futbol yorumlarında en fazla nefret ettiğim şey olan bu değilde bu niye burda oynuyor mantığı ise tümden saçma. Bir tane antreman izlemeden o niye orda oynuyor bence yetersiz demek, boş konuşmaktan öte bişey değil. Uğur'un oynadığı yeri yanlış bulanlar ya da o niye oynuyor diyenler aynı oranda rotasyon sürecinde galibiyetler gelirken takımı öve öve bitiremeyenlerdi. Galatasaray ne galibiyetler alırken süpersonicti ne de ilk beraberliğini aldığı lig maçında nitelendirildiği kadar yetersiz. Hele; Barcelona gibi üst düzey bir takımı çalıştırmış, Avrupa'nın en zirve kupasına uzanmış ve futbol tarihinin en önemli figürlerinden birisine; ''Rijkaard takım kazanırken iyi ama yenik durumda ya da berabere iken oyuna müdahale edicek bir planı yok.'' demek çok çoçukça duruyor.


Şanslı Bendtner!!!!

Arsenal'de neden kadroda yer alıyor çözemediğim bir elemandır Nicklas Bendtner. Topçulugu kadar sürücülüğüde berbat anlaşılan. Arabayı soktugu hali gördükten sonra omuzundaki sıyrıklarla kazayı hafif atlatmış diyebiliriz. Ondan çok arabaya acıdım....

26 Eylül 2009 Cumartesi

Antalyaspor 1 Fenerbahçe 2



6'lı tuttu 7 olurmu geyikleri arasında çıktıgımız maçta son haftalarda çokça eleştirilen Kazım'ın golüyle öne geçtiğimizde herşey yolunda bir maç görüntüsü çiziyorduk. Kazım'ın golünden hemen önce Alex'in şutunu kaleci çıkarınca pozisyon açısından da bir sıkıntı çekmeyeceğiz dedim. Golün hemen ardından Gökhan Gönül'ün arka direkte kaçırdığı Ali Zitouni çok şık bir kafa vuruşu ile topu ağlara gönderdi. Antalyaspor'un maç boyunca gerçekleştirdiği tek net ataktı diyebiliriz. Buna ragmen Fenerbahçe maçı son dakika golüyle kazandı. Onun birinci sebebi Kazım, Mehmet ve Bilica'nın çektiği şutlarda şansın yanımızda olmamaması ve topların direkten dönmesi ikincisi ise 2 kez kaleci ile karşı karşıya kalmasına ragmen Guiza'nın golü atamaması. Bunlardan biri gol olsa maç daha erken kopucak ve son dakikarda yine sinir krizleri geçirmeyecektik.

Kazım geçen haftaki kötü görüntüsünden kurtulmuştu ancak Guiza kaldığı yerden devam ediyor hatta daha kötüye gidiyor. Santos'un soldaki verimsizligi ve Guiza'nın felaket ötesi futbolu devam ediyor. Nitekim Santos sakatlanıp ikinci yarı yerini Ugur Boral'a bırakmasına ragmen Guiza ancak Fenerbahçe 2. golü bulduktan sonra oyundan vakit geçirmek için çıkarıldı. Guiza'nın bu performansı ile bu takımın santrofor pozisyonunda oynaması ve eline geçen fırsatları felaket bir şekilde harcaması ve Semih yedek kulubesinde çürürken sahada olması skandaldan da öte birşey. Kazanalım bu oyuncuyu derken seyirci sağlığını yitiriyor.Antalyaspor biz bu Fenere çakarız diye son dakikada maaile ileriye çıkmasalar puan kaybı kaçınılmazdı. Top Alex'e gelip Alex döndügünde ve pası orta sahadaki Guiza'ya aktardığında ben maçın bittiğini sandım çünkü 3 Fenerbahçeli topla beraber koşuyorlar ve karşılarında hiç rakip futbolcu yok. Mehmet Özdilek beğendiğim bir hocadır bu dakikada oyuncu yerleşiminde bu kadar fahiş bir hata nasıl yaptı gerçekten merak ediyorum. Fenerbahçe bu golle maçı aldı 7 galibiyetle kendisine ait en iyi başlangıç rekorunu egale etti. Bu galibiyet serisi devam ettirilmek isteniyorsa Guiza bu performansı ile ancak yedek olur. Santos yine bu performansı ile soru işareti. Bilica defansta mükemmeldi. Mehmet'i ve Vederson'u çok begendim. Kazım sağ kanatta mükemmeldi.İ çerdeki maçlarda seyirci ile yaşadığı sorunlardan dolayı çok kolay demoralize oluyor ve verimli olamıyor. Deplasmandaki maçlarda daha aktif. Maçın genelinde hakem saçma sapan kartlarını yine Fenerbahçe'den yana kullandı. Fenerbahçe'nin hücuma çıktığı anlarda faul yapan Antalyalı oyunculara hiç kart göstermediği gibi Ugur Boral'ın kaleci Polat tarafından adeta göz altına alınırcasına yakalandığı pozisyona penaltı vermemesi zaten maçın genelinde hakemin performansını açıklıyor. Fenerbahçe şimdi hafta içi deplasmanda Avrupa kupası maçına çıkıcak. O maçtan da galibiyet ile ayrılmalıyız çünkü ilk maçı kaybettik. Bu maçta Guiza oynuyacaksa Semih ile beraber çift forvet oynamalı. Sheriff'e karşıda tek forvet çıkmanın bir anlamı yok. Kadroda ligin başından beri üstüne koyan oyuncular ile mevcut formunu sürdüremeyenler açıkça ayrılmalı ve Daum sürekli aynı kadro ile mücadele etmemeli ve rotasyon kelimesini hatırlamalı.

25 Eylül 2009 Cuma

İtalya 0 Paruguay 0


Dünya Gençler Şampiyonası bu yıl Mısır'da düzenleniyor. Mısır'ın galibiyeti ile başlayan turnuvuda Mısır ile aynı grupta bulunan İtalya-Paraguay maçını izleme imkanı buldum. Bu turnuvulardan çıkan yıldızları düşündüğümüzde oldukça önemli maçları Trt 3 vasıtası ile izleme fırsatını yakaladık. Maç başladığında İtalya orta alanda prese çok sık başvuruyor ve Paruguay'ın topla çıkmasına pek imkan vermiyordu. İtalya'nın orta alanda baskılı oyununa ragmen kaptığı topları hucüm organizasyonlarında olumlu bir şekilde kullandıklarını söylemek zor. Nitekim oyunun genelinde topa sahip olan ve pozisyonları bulan taraf Paraguay'dı. İlk yarıda Gustavo Cristaldo'nun sol çaprazdan, Jorge Moreira'nın ise uzaktan çektiği şutları U19 serisininde en iyi kalecisi seçilen Vincenzo Fıorıllo çıkarmayı başardı.

İkinci yarı oyunu tamamen Paruguay kontrol etti. Özellikle sağ kanattan getirdikleri toplarla pozisyon bulmaya çalıştılar. Federico Santander sağ çaprazdan girdiği pozisyonda topa çok kötü vurdu. İkinci yarıda ise İtalya Fabio Scıacca'nın kullandığı frikikte gole çok yaklaştı ancak bu güzel vuruşuda Joel Sılva kurtardı. 81 dakikada oyuna giren Alessandro Crescenzi'nin hatasında sol çaprazda topla buluşan Luis Caballero müsait pozisyonda topu dışarıya attı. Bu pozisyonda hata yapan Crescenzi maçın son anlarında uzaktan çektiği şutta başarılı olamayınca maçta başladığı gibi 0-0 bitti.

Maçta İtalya adına kaleci Vincenzo Fıorıllo, sol bek Marco Calderonı begendigim oyunculardı. Paruguay'da ise defansta oynayan Ronald Huth, Rodrigo Burgos ve Jorge Moreıra maç içinde ön plana çıkan oyunculardı. Mısır bu sonuçtan sonra grupta daha avantajlı konuma gelen takım oldu.

24 Eylül 2009 Perşembe

Alkışlar Kaptana

Dün akşam oynanan Villarreal-Real Madrid maçının 67. dakikasında oyuna dahil olan Raul, Real Madrid tarihinin en çok lig maçı oynayan oyuncusu olma unvanını ele geçirdi. Kaptan Real Madrid formasıyla 524.'cü lig maçına çıktı. Real Madrid'in eski oyunculardan Manolo Sanchis'e ait olan bu rekor Raul tarafından 32 yaşında kırılmış oldu. Kaptan'a nice rekorlar diliyorum......

23 Eylül 2009 Çarşamba

İngiltere Ovası Manyaklar Yuvası




Eski takım arkadaşına allah ne verdiyse giren bunlarda, maçtan sonra taraftar yumruklayan bunlarda, yerden kaldırmak istediği oyuncu elini uzatmayınca sinirlenip tokat atan bunlarda. Zenci oyuncuya muz atan gene bunlarda. Son haftalarda haberleri takip etmekte bile zorlanır olduk bi durulun be kardeşim. İşte Premier Lig bu dediğimizde biz oyununuzu, temponuzu sevmiştik ne bu böyle hergün vukaat. Havasından mıdır suyundanmıdır İngiltere çoştu bu aralar. Bi soluklanım yegenim......

18 Eylül 2009 Cuma

Fenerbahçe 1 Twente 2


Fenerbahçe'nin evinde oynuyacağı bu maçta galibiyet ile başlayacağı ve grupta iddalı konuma geleceğini düşünüyorduk. Maçın ilk başlarında 2-3 dakikalık pres ve ardından girilen cılızda olsa pozisyonlar bizi gelecek gol konusunda umutlandırmıştı. Ancak oyunun geri kalan kısmında Fenerbahçe oyunu kontrol etse dahi gol pozisyonu yaratmada sorunlar yaşadı. Son 1-2 maçtır devam eden kanat organizasyonlarındaki beceriksizlik bu maçta tavan yaptı. Carlos ve Santos kanadı hemen hemen hiç işlemezken sağ kanattada yanlızca Gökhan'ın çabalarını gördük. Gökhan'da ileriye taşıdığı topları aktaracak kimse bulamayınca çalımlara başlayınca Twente bu kanadı Stoch ile işlemeye başladı. Kazım'ın defansa yardıma gelmemesinden de yararlanan Twente ilk yarıda sürekli bu kanadı kullandı.

İkinci yarı başladığında Fenerbahçe'nin vites yükselteceği ya da oyuncu değişiklikleri ile oyunun seyrini değiştirmeye çalışacağını düşünüyordum. Takım sahadaki mevcut kadro ile oyunun hızını arttıramadığı gibi üstüne birde rakibe pozisyon vermeye başladı. Twente arka direkte bomboş yakaladığı pozisyonda golü bulsa iş daha orada bitmişti. Ardından Fenerbahçe, Mehmet Topuz'u oyuna aldı ve sahanın en kötülerinden biri olan Carlos kenara alındı. Mehmet girer girmez frikikten güzel bir vuruşla golüde yaptı. Ancak bu golün ardından Twente, Gökhan'ın sakatlık nedeniyle saha kenarında tedavi görmesinden de yararlanarak bu kanattan getirdiği topla golü buldu. Golde topu uzaklaştıramayn Santos'u da unutmamak lazım tabi. Fenerbahçe Semih ve Devied değişikliği ile hucümda etkinlik arttırmak için değişikliklere gittiysede skor avantajını ele geçiren Twente maçın başından sonuna kadar en iyi şekilde yaptığı iyi işi yaparak ayağa kısa paslarla ve topu ileriye taşıyarak İstanbul'dan 3 puanla ayrıldı. Grupta liderlik için çekişmeyi planladığınız rakibi kendi evinizde yenmeniz gerekiyor. Bu mağlubiyetin ardından takıma Hollanda deplasmanında galibiyet gerekiyor. Elbette diğer maçların sonuçlarına göre bu galibiyetin gerekliliği tartışılabilir ama kesin olan şu ki geriye kalan maçlarda daha istekli bir oyun ve galibiyetler gerekiyor. Sürekli ligi telafuz eden bir hocadan Avrupa maçları için daha motive bir kadro bekliyoruz. Mağlubiyet ve futbol kötü ortada ama hemen enseyide karartmamak gerekiyor.

17 Eylül 2009 Perşembe

Bir Seyyah Olarak Zico

Biz daha Cska'dan ayrılmasını tartışırken Zico geldi bize komşu oldu. Olimpiakos kendisi ile 2 yıllık sözleşme izmalamış. Kyım konusunda kendisine yetişebilecek birileri var mı bilmiyorum ama umarım Zico'nun akıbeti digerleri gibi olmaz. Fenerbahçe'den ayrıldıktan sonra önce Özbekistan ardından Rusya şimdi ise Yunanistan. Ben bu seyahatlari hep futbola olan sevgisine ve futboldan kopmak istememesine bağlamak istiyorum. Yok sürekli para kazanmak için ordan oraya geziyorsa gerçekten üzülürüm. Umarım komşu uzun süre ona ev sahibi olarak kucak açar ve birgün yeniden eski evine döner.En azından ben böyle umut ediyorum.

İnter 0 Barcelona 0


İki akşamdır büyük umutlarla iyi birer maç izlemek için televizyon karşısına oturuyorum ancak sonuç hep hüsran. Dün Beşiktaş-Manchester maçında az gol ve sıkıcı bir maç izlemiştim bu sefer umudum Barcelona idi ama oda yalan oldu. Eto-İbram transferi sonrası aynı gruba düşen bu iki takımın maçında iyi futbol, bol pozisyon ve heyecan bekliyordum ancak olmadı. Hatta daha sonra milli takımın basket maçını bu oyun için terk ettiğime pişman oldum. Her 2 takımında savunmayı mükemmel yapması oyunu sürekli bir orta alan mücadelesine soktu. Xavi bir kez daha insan olmadığını attığı paslarla gösterirken İniesta olmadan yinede Barca tat vermiyor. İkinci yarı oyuna dahil olmasıyla pas trafiği daha iyileşti ancak sonuç değişmedi. Her 2 takımda özellikle Şampiyonlar Ligi seviyesi için yeterli değil gibi. Hoş Mourinho zaten bu takım şampiyonlar ligini mutlaka kazanmalı diyenler futboldan hiç anlamıyorlar diyerek İtalya'da ayar üstüne ayar veriyor millete ama daha iyi bir oyun ortaya koyabilirlerdi. Maç boyuncu yerine oturtmayan Portekizli sürekli direktifler verdi kenardan ama sonuç aynı. Özellikle Messi milli maçlarla başlayan süreçten itibaren kötü oynuyor. Elbette bu kötü oyun Messi'nin geçmişinde koyduğu insanüstü performansa göre kötü. İnter'de ise Muntari özellikle ilk yarıda Alves'e kaptırdığı toplarla Mourinho'yu deli etti ve ikinci yarı oyundan alındı. Maçın 4. hakemi mesaisinin büyük bir bölümünü Mourinho'yu sakinleştirmek ile geçirdi. Ertem Şener'de dün akşamki maçta harikalar yaratan Emre Tilevi hiç aratmadı. Hükümet bu manyak spikerler için bi eylem planı açıklasın halkın ruh sağlığı ile oynuyorlar.

15 Eylül 2009 Salı

Beşiktaş 0 Manchester United 1


Maçı izlemek için televizyonun karşısına geçtiğimde iyi bir maç izleyeceğimi ve Manchester'ın maçtan rahat bir galibiyet çıkaracağını düşünüyordum ancak beklentim doğrultusunda bir maç olmadı. Mustafa Denizli bu sefer Nihat'ı yedek bırakıp Nobre'yi sahaya sürmüş kalede sakat olan Rüştü'nün yerine Hakan geçmiş ve Holosko'da ilk 11'de idi. Manchester'da oynaması beklenen Ferdinand sahada yoktu. İleride Rooney tek forvet sağda Valencia solda Nani orta alanda ise Scholes-Carrick ikilisi ile sahne aldı Manchester. Beşiktaş Galatsaray maçındaki gibi bir oyun ortaya koydu ancak bu sefer Sami Yen'de girdikleri pozisyonları bulamadılar. Tabata'nın etkisizliği ve takımın kanatları kullanamaması neticesinde ileride Nobre pozisyona giremedi. Nitekim ikinci yarı oyuna giren Yusuf ve Tello'da bu soruna çözüm olamadılar. Orta alanda Alman Ernst! ve defansta Sivok çok iyiydi. Maçın genelinde oyunu domine etmesini beklediğim ve son premier lig maçında müthiş hızlı bir oyun oynayan Manchester sahada adeta deplasmanda tek gole razı bir havada oynadı ve Scholes dönen topu iyi takip ederek golü buldu ve Manchester 3 puanı alıp evine dönüyor. Beşiktaş sürekli kadro istikrarsızlığı yaşıyor. Maç öncesinde Bobo kadrodan çıkartıldı her maç farklı oyuncular sahada yer alıyor ve hem Turkcell Super Lig'deki hem de Avrupa'daki rakipleri bu derece kadro değişiklikleri yapmıyor. Bu maçtada açıkça görülen şey kanatların oyuna asla dahil olmaması.İ brahim'den hala medet ummak İbrahim Kaş'tan sağ kanatta performans beklemek gerçekten hayalcilik. Hele Fink gibi bölgenin oyuncusu varken Ekrem'den medet ummak gerçekten ilginç. Nitekim Beşiktaş çokta iyi oynamayan bir Manchester'a karşı 3 puanı kaybetti. Evinizdeki maçta en azından beraberliği böylesine kötü bir rakibe karşı kazanmalıydı. İlerleyen maçlar daha da zor olucak Beşiktaş'ın acilen bir kadro istikrarı ve oyun planı oturtması gerekiyor.

Ankaraspor Düştü


TFF aldığı kararla Ankaraspor'un ligden düşürülmesine karar verdi. Ruhi Karnaz ile Ahmet Gökçek'e de 6 ay hak mahrumiyeti cezası verdi. Ankaraspor ile maç yapan takımların puan durumları ne olucak henüz belli değil. Kesin olan şu ki lig artık 17 takım ile devam edicek ve her hafta 1 takım bay olucak. Ankaraspor oyuncuları ve hocasına olan oldu. Emeği geçen herkese teşekkür etmek lazım. Baya çabaladılar bu işi başarmak için....

Türkiye 69 Sırbistan 64


Milli takımın turnuva boyunca en çok zorlandığı maç bu akşam oynanan Sırbistan maçıydı. Özellikle farkın maç boyunca eritilebilir seviyede olması maçın uzamasınada neden oldu. Maç genelinde müthiş mücadele ettik ve özellikle uzatmadaki performansımız ile Sırbistan'ı geçtik. Hidayet'in sakatlığı nedeniyle şut yüzdesi ve oyuna skor açısından neredeyse hiç katkısı olmamasına rağmen takım maçı almayı bildi. Özellikle Ersan hem hücumda hem savunmada müthişti. Kerem'de takımın ritm bulmasında ve asistleriyle maçın bir diğer iyi oyuncusuydu. Maç genelinde ve turnuva boyunca yaptığımız en iyi şey maçın sonuna kadar mücadeleye devam etmemiz ve bench katkısının çok iyi seviyede olması. Takımda kötü olarak göze çarpan tek şey ilk maçta % 85 olan ve herhalde bir daha ulaşamayacağımız serbest atış yüzdesi. Ömer bu akşam maçta çok iyi olmasına ragmen serbest atışlarda felaketti. Bu atışlarda istediğimiz katkıyı alsak maç uzatmaya gitmeden daha erken kopabilirdi. Takımın 5'te 5 yapması ve mücadelesi bizleri önümüzdeki maçlar içinde fazlasıyla heyecanlandırıyor.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Bursaspor 0 Fenerbahçe 1

Milli maçlar nedeniyle lige verilen aralar büyük takımlar için her zaman sorun olmuştur. Özellikle ritm bulduklarında hocalar için bu aralar adeta kabusa dönüşür. Takım birlikte çalışma ortamı bulamadığı gibi üstüne birde milli takımdan yorgun dönen oyuncular nedeniyle sıkıntı yaşar. Milli takıma en fazla oyuncu veren Galatasaray milli maç dönüşü Beşiktaş ile karşılaşırken Fenerbahçe'de ligin zorlu deplasmanlarından Bursa'da sahne aldı. Daum milli maçlardan yorgun dönen Santos'un yerine Vederson'u, sakat olan Önder'in yerine Bilica'yı, cezalı olan Emre'nin yerine ise Mehmet Topuz'u koymuştu. Maçın hemen başında Bursa'nın baskılı başlıyacağını bekliyorduk nitekim öylede oldu. Fenerbahçe maçta kısa sürede dengeyi sağlayınca oyun orta sahada düğümlendi ve her iki takımın sert futbolu maçın mücadele seviyesini arttırmıştıki hakem sahne aldı ve sağa sola ölüye diriye herkese sarı kart gösterdi. Maç bu noktada özellikle Fenerbahçe aleyhine döndü ama bu stresli ortamdan kolay kurtuldular. Fenerbahçe ataklarını artırmaya başladı ve Guiza bir kaç pozisyondan yararlanamadı. Ardından Guiza'nın yine yüzüne gözüne bulaştırdığı pozisyonda kaptan Alex işi bitirdi. Maçın tek golü olan bu pozisyon Fenerbahçe'nin maçın geri kalanında topun arkasına geçmesine ve kontraatak ile gol aramasına neden oldu.

İkinci yarı Fenerbahçe skoru koruma güdüsü ile geride bekleyip bulursak yazarız modundaydı. İkinci yarının hemen başında Guiza 2 kez bomboş pozisyonda bir topu ikinci yarı oyuna giren Santos'a bir topuda Alex'e çok hızlı bir şekilde aktarınca Fenerbahçe ikinci yarının hemen başında işi bitirme fırsatını kaçırdı. Maç genelinde etkisiz olan Guiza kenara alınıp yerine Devied alındı ve orta sahadan Alex ile Devied'in verkaçları ile pozisyon bulmaya çalıştı Fenerbahçe. Değişiklikler yapan Bursa'da oyunun sonlarına doğru geriye yaslanan Fenerbahçe karşısında pozisyonlar buldu. Özellikle maçın son dakikasında Bilica ile Selçuk topun uzaklaştırılmasında anlaşamayınca sağ kanattan yapılan ortaya Sercan arka direkte dokunsa maç 1-1'de bitebilirdi. Zor bir deplasmandan 3 puan ile dönmek ve 5'te 5 yapmak önemli. Hafta içi oynanıcak Avrupa kupası maçında daha diri bir takım izleriz umarım. Özellikle hakemin kart verdiği pozisyonları faul yada değil diye tartışmıyorum ancak hakem kartını müthiş bir hışımla çıkarıyor ve bu oyuncu ile olan iletişimde çok fazla sorun yaşıyor. Fenerbahçe açısından ise en sevmediğim şey verilen her karara cümbür cemaat itiraz ve hakeme sürekli fiili müdahalelerde bulunma. Yönetim bu olayı kangren haline gelmeden çözmeli yoksa önümüzdeki haftalarda sürekli kart cezası nedeniyle takımlarını yanlız bırakan oyuncularla muhatap olucaz.

12 Eylül 2009 Cumartesi

Türkiye 63 İspanya 60


Son dakikada gelen o muhteşem blokla İspanya'ya sahayı dar ettiğimiz maçtır. 12 dev adam baştan sona takım halinde süper mücadele etti, sakatlığı olan hasta olan oyuncularımız bile özveriyle baştan sona müthiş mücadele ettik ve yenilgisiz olarak 4'te 4 yaparak yolumuza devam ediyoruz. Zaman zaman geriye düşsekte mücadelemizi sonuna kadar sürdürdük ve maçtan galip ayrıldık. Turnuva öncesinde favoriler arasında gösterilen İspanya her ne kadar turnuvuda iyi oynayamamışsada unutulmaması gereken en büyük nokta İspanya'nın son yıllarda dünya basketbolundaki hakimiyetidir. Böylesine bir takımı yenmek her zaman muhteşemdir. Takımın bu oyunla ve mücadele azmiyle alıcağı her sonuç normaldir artık. Zaman zaman özellikle 4. periyotta hatalar yapsakta ve dönen toplarda İspanya sürekli topa sahip olsalarda onlarıda ilerleyen maçlarda mücadelemiz ile kapatabiliriz. Özellikle Ömer Aşık adamımsın.....

Efsaneleride Geçerler

10 Eylül 2009 Perşembe

Zico Gitti Ramos Geldi


Fenerbahçe'den ayrılışına çok üzüldüğüm kişilerden biridir Zico. Fenerbahçe macerasından sonra kısa bir Özebekistan turu ve ardından Moskova yolunu tutmuştu. Son zamanlarda arkasındayız hocanın mesajları sıklaşınca umarım Türkiye'deki başkanların mesajları gibi olmaz dedik. Rusya'nın da bizden farkı yok bugün kapının önüne koydular Zico'yu. Ardından hemen Ramos'la sözleşme imzaladılar. Muhtemelen arkasındayız mesajları verilirken bir yandan hoca arayışları devam ediyormuş. Beşiktaş maçında görme umuduğumuz vardı Zico'yu ama planlarımızı bir süre daha ertelemek zorunda kaldık.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Bosna Hersek 1 Türkiye 1



Afrika kıtasında yapılacak olan Dünya kupasına yönelik zorlaya zorlaya bir hal olduğumuz hesaplarımız bu gece itibariyle son buldu. Milli takım 5. dk gibi arayıpta bulunamayacak bir dakikada öne geçmesine rağmen maçın geri kalanında oyunu Bosna'ya terk etti ve dünya kupası hayallerimiz noktalandı. Oyunda ilk gol haricinde organize bir atağımız yok.Takım defans hattında bir dünya pozisyon verdi. İlk yarıda karşı karşıya kaldıkları pozisyonları atsalar maç ilk yarıda bitmişti. Baktığımızda Bosna'nın gol pozisyonuda bizden fazla. Üstelik gole ihtiyacı olan taraf biziz. Yüklenmemiz ve defans hattını ihmal etmemiz Bosna'nın gol pozisyonlarını haklı gösterebilir ama en azından topu ileri taşımada Bosna bizden daha organizeydi.

İleride Semih ilk yarıda yanlız kalınca ikinci yarıda Sercan oyuna dahil oldu. Ceza sahasında topla buluştuklarında sürekli geriden gelen arkadaşlarına topları çıkardılar. Birde Bosna'nın kalecisinin şansı maç boyunca yanından hiç ayrılmadı. Arda özellikle ikinci yarıda takımı ileri taşıyan ve pozisyonlara giren futbolcuydu ve direkten dönen şutuda gol omayınca bu işin olmayacağı belli oldu. İkinci yarıda İsmail'in oyuna girmesi takıma ofansif açıdan bir katkı sağlamadı ve Fatih Terim'in ilk golün ardından sahadan atılması maçın geniş bir bölümünde kenara dönen futbolcular açısındanda kötü oldu. Bosna'nın ilk golü bulduğu müthiş frikik öncesinde pozisyona faul çalan, maçın genelinde bir türlü bir standart oturtamayan ve Bosna kalecisine zaman geçirmekten dolayı sarı kartı ancak 80'li dakikalarda gösteren Portekizli hakem berbat bir maç yönetti. Fatih Terim'i oyundan atmasına birşey demiyorum muhtemelen hak etmiştir.Sürekli 4. hakemle ve yan hakemle ugraşan ve sinir katsayısını normalize edemeyen bir hocanın atılmasına şaşırmamak lazım.

Dünya Kupa'sında artık başka takımlar tutmak zorundayız. Bir turnuva iyi oynayıp ardından düzenlenen turnuvaya katılamamak ve bir ekol oluşturamamak en büyük özelliğimiz. Milli takım şampiyon olamayan Fenerbahçe gibi. Büyük maçlarda iyi oynayan genelde galip gelen ama galibiyetine kesin gözüyle bakılan maçlarda hovardaca puan dağıtan takım görüntüsünden kurtulamadığı sürece bizim daha çok senelerimiz böyle geçer. Bir Almanya havasında oynayalım çok gol atmayalım 1-0 larla rakipleri geçip turnuvaya katılalım. Türkiye yetenekli oyunculara sahip fakat ne oynadığı kendi taraftarı tarafından bile bilinmeyen bir takım hüviyetinden sıyrılsın.Bekleme bizi Afrika; gelemiyoruz......

Türkiye 87 Polonya 69

Milli takımımız evsahibi Polonya'yı baştan sona mükemmel bir oyun sergilediğimiz maçta geçerek grubu lider tamamladı ve bir üst tura çıkmayı başardı. Maçta özellikle ilk periyotta şahane bir performans ortaya koyan Ömer Aşık maçında adamıydı bana göre. Maça iyi başladıktan sonra benchimizin müthiş katkısıyla diğer maçlarda olduğu gibi oyunu koparmayı bildik. Hidayet üstüste bulduğu 3 üçlükle son darbeyide vurdu Polonya'ya. Ersan'da mükemmel oyununu 18 sayı ile bitirdi. Geçen maçlarda takımın en kötüsü olarak göze çarpan Semih bile bu maçta gayet iyiydi. Türkiye bir kez daha turnuvalarda evsahibi falan tanımam anlayışının bir örnegi olarak rakibini yendi ve bir üst tura çıktı. Takımımızın bu uyumu ve mücadelesi devam ettiği sürece ilerleyen turlar içinde ümitli olmamamız için bir sebep yok. Bu berbat günde bizlere sevinç yaşattığınız için teşekkürler çoçuklar.

8 Eylül 2009 Salı

Tarihi Nasıl Kaçırdık? Adana Demirspor - Livorno



Her şey şehir efsanesi gibi başlamıştı, Adana Demirspor Livorno'yu konuk edecekti ve biz de tarihi bir olaya tanıklık edecektik. Ne yazık ki şanslı olan 15.000 biletli seyirci dışında 70 Milyon nüfuslu ülkede bunu izleyebilen hiç kimse olmadı. Cuma günü bu ülkede tarihi bir maç oynandı ama futbolun her şeyiyle yankılandığı, her alanda konuşulduğu topraklarda bizim gibi futbolun peşinde bıkmadan usanmadan koşanların elinde hiç bir bilgi yok. Konuşacak bir şeye, yapılacak farklı yorumlara sahip değiliz. Dünya çapında ses getirmesi gereken, Türk futbol tarihinde bir ilk olan, modern futbolu rafa kaldırıp 1950'lerin, 1960'ların ruhunu yaşatan bu tarihi maçı kamuoyumuzun, Türk basınının ve medya kuruluşlarının işgüzarlığı ve ilgisizliği sayesinde izleyemedik. Elimizde DHA'nın 4-5 dakikalık görüntüleri ve kendi yayın kuruluşlarındaki birbirinin kopyası haberleri, NTV Spor'un bir kaç haberi ve çekimiyle Anadolu'dan Futbol'un yazarı Hüseyin'in yazıları var bilgi olarak. Cuma gecesi Türk futbolu için nasıl tarihi ve unutulmaz bir gece olduysa Türk spor yayıncılığı için de aynı oranda tarihi ve utanç dolu bir gece oldu bizce.

Öncelikle DHA ve NTV'nin hakkını verelim, canlı yayın yapmamış olsalar bile ileride bahsedeceğimiz gibi siyasi yönü olan böyle bir müsabakadan bizi haberdar etmek için verdikleri çaba da önemliydi. Özellikle NTV'nin canlı bağlantıları ve Bağış Erten'in oraya gitmesi tatmin ediciydi. Yenilsen De Yensen De'yi sunarken konsept olarak bu maçı temel almaları da zaten işi önemsediklerini gösteriyor. DHA da elindeki görüntüleri diğer yayın organlarıyla paylaştı, kendine bağlı olan bir kaç gazetede haber yaptı bunu. Çaba harcayanların emeklerine ve çabalarına saygımız sonsuz elbette ancak futbol tarihimizde bir ilki yaşadığımız bu festival gibi olayla ilgili tüm verileri 10 dakikada izleyip-okuyup bitiriyoruz. Bu kadar kısa sürmemeliydi bir tarihe tanıklık etmek.

Şimdi Livorno'nun Türkiye'ye gelişinin belli olmasından sonra aşama aşama yaşanan olaylara ve bir tarihin gözümüzün önünden nasıl kaçıp gittiğine bakalım.

O olaya tam anlamıyla girmeden önce şuna değinelim : İlk paragrafın sonunca "bizce" diye kişisel bir ifade kullanmış olabiliriz ancak bunu açmak gerekir. Düşüncemiz bu olsa da kişisel olarak değil, ülke genelinde de hayati önemi olan bir olaydı bu sonuçta. Türkiye'nin 3. kademe ligi olan TFF 2. Lig takımı Adana Demirspor, Avrupa'nın 3 dev liginden biri olan İtalya Serie A'dan bir takımı Türkiye'ye getiriyor. Bu olay sadece Adana Demirsporlular'ı değil, en büyük rakipleri Adanasporlular'ı ve stada giremeyen tüm Adanalılar'ı, Anadolu'da futbolun peşinden koşan tüm tribün emekçilerini, karşılaşan iki ekibin ortak noktası olan solcuları ve solcuların da siyasi arenada en büyük rakibi olan sağcıları da ilgilendiriyor. Maça ilginin ne kadar fazla olduğunu anlamak için İzmir'den Yalı'nın, İstanbul'dan Çarşı'nın, Ankara'dan Alkaralar'ın ve çeşitli yerlerden bir çok taraftar grubu üyelerinin tribünde yer aldığını hatırlatalım. Futbolu kıyısından köşesinden tutan herkes kendini bir de siyasete adayanlar için zaten bulunmaz bir nimetti bu maç.

Artık yayın konusuna geçebiliriz tamamen. Bu maçın oynanacağı kesinleştiği zaman ilk olarak Adana Demirspor ve NTV Spor arasında ufak bir görüşme oluyor. Anlaşmaya varılamıyor ilk aşamada. Tabii bu 2 yönü var, Adana Demirspor ve NTV olarak ayrı ayrı bakmak gerekiyor. Aslında ikisi de farklı açılardan aynı yola çıkıyor ama açıklamalardaki ufak farklılıklar ilginç tezatlara da sebep oluyor. Öncelikle NTV'ye sorduğumuzda NTV tarafından canlı yayın konusunda bir niyet olduğu, görüşmenin yapıldığı ancak anlaşmanın sağlanamayıp sonuçsuz kaldığı söyleniyor. Bu gelişmelerin ardından Adana Demirspor başkanı aynı zamanda bir Adanasporlu da olan Güntekin Onay'ı arıyor ve bu maçın yayını konusunda bir ricada bulunuyor. Araya başkaları da sokuluyor ancak NTV ikinci aşamada pek de niyetli olmuyor yayın konusunda. Kısacası "bakarız" deniyor ve geçiştiriliyor olay. Detaylı görüşüp de anlaşılamama gibi bir durum yok ortada ama devamında da konuşulan bir şey yok. Öylece askıda kalıyor kulüp ile NTV arasındaki görüşme. Olumlu sonuç alınamamasındaki sebebin mali konular mı yoksa maçın siyasi durumu mu olduğu konusunda bir kanaate varamıyoruz yani. NTV'nin bu maçı kimseye kaptırmayacağını düşünürken yayın konusunda ciddi sayılabilecek bir gelişmenin olmayışı bile düşündürücü. Burada ilginç bir nokta da NTV'nin maçı yayınlamamasına rağmen bu işe en çok özen gösteren kanal olması ve diğer kuruluşların önünde yer alması, garip bir tezat oluşuyor bu açıdan bakınca.

TRT cephesinde ise olaylar başka bir boyut alıyor. NTV cephesindeki gibi basit bir ilgisizlik hikayesi değil olay. İlk başta ücretsiz yayınlayalım diyor TRT. Bu işin en tepesindeki kurum olduklarını söyleyip kulüple ücretsiz yayınlanması için anlaşmak istiyorlar, bir nevi ültimatom yolluyorlar kulübe. Ya parasız yayınlarız ya da yayın yapmayız diye. En azından sembolik bir ücret ödenmesi ve az da olsa bu güzel girişim için destek olunması isteniyor kulüp tarafından, TRT para vermemekte direniyor. Kulüp devreye AKP Adana Milletvekillerinden birini sokmak istiyor. Telefon görüşmesi yapılıyor ve TRT'den yayının yapılıp kulübe makul bir ücret ödenmesi yolundaki istekler iletiliyor. Bilin bakalım bir vekil bu tarihi maç için seçildiği ilin takımına nasıl destek oluyor?.. Herhangi bir girişimde bulunmayıp kendisini vekil seçen ili böyle mükafatlandırıyor. Devletin elindeki kanala bir milletvekili olarak açıp rica etse ve bu maç TRT3'ten yayınlansa herkes tatmin olurdu. Ancak milletvekili bunu yapmadı, TRT yönetimi de bu güzel girişime finansal olarak destek sağlamayınca canlı yayın konusundaki son umut da uçup gidiyor. Tüm bu olumsuz görüşmelerin ve sonuçsuz çabaların ardından TRT maçın siyasi yönünü sebep gösterip yayınlanmama gerekçesini böyle açıklıyor kulübe. Mali konuların önüne perde çekilip ana sebep buymuş gibi gösteriliyor bir bakıma. Gerçi ana sebep olduysa o daha da vahim ya neyse, siyaset olayına girmeyelim, bizim tek derdimiz futbol. Her fırsatta Anadolu takımlarının gelişmesini savunanların, kendi normal reytinglerini fazlasıyla aşacağı neredeyse garanti olan böyle bir tarihi organizasyonu bedavaya getirme çabalarını da Türk futbolundaki kısır döngünün cevabını arayanlar için verilmiş en güzel cevap olarak addediyoruz.

Kaçırdığımız tarihi fırsatın verdiği üzüntü ve buna bağlı hayal kırıklığının etkisiyle elimizin uzandığı her yere uzanmaya çalıştık bize göre medya ayıbı olan bu olayın detaylarını öğrenebilmek için. Bunca bilgiye ulaştıktan sonra üzerine daha fazla yorum yapmak, işin siyasal boyutlarına karışmak pek bizim işimiz değil. Yukarıdaki olaylar çerçevesinde kaçan fırsat konusunda herkes gibi bizim de düşüncelerimiz var fakat bizim aklımız fikrimiz futbol. Bu yüzden kimseyi yönlendirmeden ulaşabildiğimiz bilgileri sizlerle paylaşmak istedik. Gönül isterdi ki stadın kapasitesi doğrultusunda 15 binle sınırlı kalan bu tarihe tanıklık eden birey sayısı çok daha fazla olsun ama olamadı maalesef. Muhtemelen önümüzdeki sezon bir fırsatımız daha olacak bu şölen için. Bu sefer yer İtalya olacak. Bizim medya kuruluşlarımız akıllanır mı bilmiyoruz ama İtalyan TV kuruluşlarının tutumunu da merakla bekliyoruz. Bu tip olaylara son derece alışık olan ve bir çok takıntıyı aşıp demokratikleşmeyi başarmış olan İtalya'da yayın sıkıntısı olmayacağını düşünüyoruz aslında. Olmadı İtalya yollarına düşebiliriz şu heyecan ve merakla...

TV yayını konusunda canlı yayın olmasa bile izleyiciye maç sunulamaz mıydı diye düşünüyoruz. 90 dakika kaydedilir ve maç sırasındaki tatsız durumlar ve siyasi olaylar kırpılıp 60-70 dakikalık çok geniş bir özet şeklinde yayınlanabilirdi.

Türkiye 84 Litvanya 76

Avrupa Basketbol Şampiyonasında ilk maçımızda Litvanya'yı mağlup ederek güzel bir başlangıç yaptık. İlk yarıda Ersan'ın mükemmel oyunu ile başladığımız maçta ikinci yarıda takım halinde yaptıgımız iyi hucum ve savunma galibiyeti bize getirdi. Pota altında hem Semih hem de maçın son bölümü hariç Ömer Aşık iyi değildiler. Erken faul problemlerine girmeleri ile birlikte en çok sorunuda burada yaşadık. Oyunun büyük bölümünde önde gittiğimiz ve çok iyi bir serbest atış yüzdesiyle oynadığımız ender maçlardan biridir bu akşamki maç. İlerleyen maçlarda bu oyun ve mücadele sürdürülürse madalyada hayal olmaz. Maçta olan tv yayınını çözmek mümkün değil ekran sabitlenmedi bir türlü. Hiç mi düzgün bir milli maç izleyemiyeceğiz şu televizyonda. İyi başladık iyi gidelim hatta abartıp çok iyi gidelim, bir kerede baştan sona rahat bir turnuva izleyelim.

6 Eylül 2009 Pazar

Arjantin 1 Brezilya 3

Sahur vakti sınırsız çay servisinede güvenerek televizyonun karşısına geçtiğimde bol gollü, harika çalımların olacağı güzeller güzeli bir maç hayali kuruyordum. Maç başladı bir baktım koskoca Brezilya olmuş sana Sivasspor. Herkes topun arkasında duruyor, topu kaptıklarında ise ver Kaka'ya bitirsin işi modundalar. Arjantin maç boyunca topa hakim olan taraf olmasına rağmen tek gol atabildi Brezilya'ya, o da Datolo'nun uzaklardan çektiği müthiş şutla. Brezilya ilk golü Elano'nun adrese teslim ortasında Luisao'nun kafa golü ile buldu. Ardından yine Elano'nun kullandığı başka bir vuruşta rakibe çarpan topun Kaka'nın önüne düşmesi, onun topu içeri çevirmesi, çekilen şutun kaleciden dönmesi ve Luis Fabiano'nun yeni İnzaghi oluşuna tanıklık ettiğimiz 2. gol geldi. Brezilya 2 duran toptan işi bitirdi.İkinci yarı tam Arjantin baskıyı kurup golü bulduğunda, Kaka'nın muhteşem pasında Fabiano, kalecinin açıldığı pozisyonda ufak bir aşırtma ile Brezilya'ya, Afrika yolunu açtı. Brezilya zaten Afrika'yı garantilemiş sayılırdı. Kendi seyircisi önünde bu kadar galibiyete ihtiyacı olan Arjantin'in bu maçı alıp rahatlaması gerekiyordu ama olmadı. Hala şansları var ama ufukta bir play-off gözükebilir yinede.Brezilya'da Santos ve Elano ilk 11 başlayıp mücadele ettiler bu maçta. Ama her 2 takımda da bu formayı hakketmeyen oyuncular vardı. Hele Arjantin tam bir felaket defans hattı ile mücadele etti. Pazar sabaha karşımız bu iki futbol devinin pekte mükemmel olmayan performanslarını izlemek ile geçti ve İngiltere-Slovenya maçıyla başlayan gün, milli maçın ardından izledigimiz Arjantin-Brezilya maçıyla son buldu.

5 Eylül 2009 Cumartesi

Türkiye 4 Estonya 2




Öncelikli 2 final maçının ilk ayağı olan Estonya maçında 4-2 galip gelmemiz son 4 maç öncesinde umutlarımızı sürdürmemiz açısından önemli. İlk pozisyonda Estonya'nın golü bulması savunmamız açısından kötü ikinci yarıda yine bir gol yemek ve rakibe çok fazla pozisyon vermek ise Bosna'nın hücüm gücünü düşünürsek felaket. Tuncay ile bulduğumuz ilk golde takımın paslaşması harikaydı. Maçı getiren oyuncu olarak Tuncay'ı gösterebiliriz. Maçın genelinde en iyi oyuncu olarak ise Arda göze çarptı. Türkiye'nin yediği ilk golde dahil olmak üzere tüm pozisyonlarda vardı. Özellikle ikinci goldeki mücadelesi ve topu aktarması gerçekten takdire şayan. Takımın sallandığı dakikalarda 3. golü kaydederek herkesi rahatlattı.
Gökhan ve Emre maç içinde sakatlandılar. Bu oyuncular Bosna deplasmanına yetişemezlerse işimiz hiç kolay değil. Tuncay, Arda, Sercan ve Emre maçın en iyi oyuncularıydı. Tuncay'ın takımı ateşleyici oyunu bir kez daha işe yaradı. Ancak defans hattımız ve takım savunmamız için aynı şeyleri söylemek zor. Bosna'ya bu tip pozisyonları verdiğimiz takdirde hem daha fazla golle karşı karşıya kalırız hemde bu akşamki gibi geriden gelip kolayca galibiyete uzanamayız. Ayaga pas yapan çok teknik oyunculardan kurulu bir takımı patetes tarlası gibi sahada oynatmak kimin aklına geldiyse gerçekten plaket ile ödüllendirilmeli. Estonya takımına nasıl bir sahada Türkiye ile karşılaşmak istiyorsanız denilse herhalde bu sahayı ayıp olmasın diye seçmezlerdi.
Şimdi işimiz her zamanki gibi deplasmanda alacağımız galibiyete kaldı. Bosna, Ermenistan engelini aştığı için galibiyet kaçınılmaz. 3 puanı alıp farkı 1'e indirdikten sonra geriye Bosna'nın takılmasını beklemek kalıyor. Hücüm gücümüz gol bulacağımız konusunda gayet umut verici ama defansımız umarız bu maçtaki gibi olmaz. Maç yayınında Ömer üründül'ü ve ekranı kaplayan sanal reklamları izlemek zorunda kaldık. Atv'nin yayınlıyacağı bütün diziler döndürüp döndürülüp ekrana sürüldü. Maçın gene piç edilmesine katkılarından dolayı teşekkür etmek lazım. Ömer Üründül zaten başlı başına felaket. Takımımızın hucum kombinezonlarında! daha dikkatli olması gerekir dedi.Yekilileri göreve çağırıyoruz....

4 Eylül 2009 Cuma

Chelsea Kepenkleri İndirdi

Fifa aldığı karar neticesinde Chelsea'ye 2 transfer dönemi transfer yapma yasağı koydu. Fotoğrafta gördüğünüz siyah Zidan olarak lanse edilen ve Lens altyapısından Chelsea'ya henüz 16 yaşında katılan Fransız oyuncu Kakuta nedeniyle Chelsea kulübu Fifa tarafından cezalandırıldı. Transfer aşamasında yapılan usulsüzlükler nedeniyle bu kararın verildiği ve diğer oyuncular içinde emsal teşkil ettiği ve bundan sonra özellikle genç yaşlardaki oyuncuların büyük kulupler tarafından transfer edilirken dikkat etmeleri gereken bir karar. Özellikle Ancelotti için felaket haberi gibi birşey. Chelsea kulubu karara mümkün olan en sert itirazın yapılacağını ve verilen kararının olukça keyfi ve ağır olduğunu söyleseler de bu kararın değişme ihtimali zor gözüküyor. Kakuta'ya gelince kendisi henüz A takıma çıkamamış. İlk geldiği sezon gol kralı olan oyuncu ertesi sezon geçirdiği sakatlık nedeniyle çok az maçta forma şansı bulmuş. Bende kendisinden şanlı 'Football Manager' serüvenimde pek yararlanamadım. Çok fazla mızmız bir oyuncu ve Kezman gibi sürekli 11 oynamak istiyor. Kendisini Beşiktaş'a kiralamıştım onlarda faydalanamadı ardından yetiştigi kulüp olan Lens'e sattımda ancak öyle kurtuldum. Tabiki Abram benim kadar uyanık değil.

3 Eylül 2009 Perşembe

Yine Geldi

Kıyım başladı gerisi gelir artık dediğimde ilk hamleyide Kasımpaşa'dan beklediğimi söylemiştim. Kasımpaşa 4 maçta bir varlık gösteremeyen takıma ilaç olarak Yılmaz Vural'ı düşünmüş. Bence pek düşünmemişler çünkü düşünseler böyle bir hamlede bulunmazlardı. Yılmaz hoca artık Kasımpaşa'da taklalarına devam edicek. Takımı kurtarırmı derseniz bence kurtaramaz. Kasımpaşa'ya 2. lig yolu sonuna kadar açılmış gibi duruyor. Kendi düşen ağlamaz hele Yılmaz Vural'la düşen hiç ağlamasın mümkünse.

Şok!!!!!


Luciano Spalletti'i kovduktan sonra Roma yönetimi takımın başına Claudio Ranieri'yi getirdi. Roma'nın mevcut ekonomik durumunu göz önüne alırsak mantıklı bir hamle. Fazla mızmızlanmıyacak bir hoca Roma yönetimi içinde ideal. Ranieri imzayı attıktan sonrada ilk demecini vermiş: ''Takımın hemen tepki vermesi için bir şoka ihtiyacı var''. Roma'lı oyuncuları bilmem ama ben Roma forması giyiyor olsaydım Ranieri adını duyduktan sonra şoka bir girer bir daha da çıkamazdım. İnsan şanslı olmaya görsün, gelemiyeceği yer yok. Kalburüstü ne takım varsa çalıştı adam..

2 Eylül 2009 Çarşamba

Soldan Soldan Geliyorlar


Livorno, 4 Eylül Cuma günü özel maç yapmak için Adana'ya gelicek. Adanademirspor taraftarlarının yoğun istekleri üzerine yönetim, İtalyanlar'la irtibata geçmiş ve taraftar gruplarının benzerliklerinden yola çıkarak bir maç davetinde bulunmuşlar. Sola gönül verenlerin tribünlerde etkili olduğu bu iki kulup Türk futbol tarihi içinde ileride hatırlanacak bir maça hazırlanıyor. Adana'da olsam bu maç fırsatını kaçırmazdım.

1 Eylül 2009 Salı

Kıyım Başladı


İtalya'da Roma, Türkiye'de Denizlispor teknik direktörlerinin görevlerine son verdi. İtalya durulurda bizde sezon açıldımı durmak bilmezler. Denizlispor açılışı yaptı gerisi gelir.İlk adayım Kasımpaşa...