Maç öncesi Aykut Kocaman, bıktırana kadar pas yapıcaz demişti. Lazio gibi sağlam bir takıma karşı taraftar zaman zaman ıslıklasa dahi topu ayakta tutmak ve pas yapmak önemliydi. Rövanşın aynı şekilde oynanıcağını da söylemek yanlış olmaz. Fenerbahçe pas oyununa ne kadar önem veriyorsa, ilk dakikalarda 2-3 kişi ile önde baskı yaparak Fenerbahçe'nin bu pas bağlantılarını kesmeye Lazio'da aynı oranda önem veriyordu. Sow'un direkten dönen topu haricinde oyun ortada duruyordu. Özellikle Gökhan'ın sağ kanattan oyuna dahil olması engellenince oyun dar bir alana sıkıştı. Bunu aşmak için ekstra bir pas ya da çalıma ihtiyaç vardı. Webo-Sow-Kuyt üçlüsünün uyumları Fenerbahçe'yi avantajlı kılan taraftı.
İkinci yarının ve maçın kırılma anı kırmızı karttı. Maç boyunca sert oyununu sürdürmek ısrarını devam ettiren Lazio 10 kişi kaldıktan sonra oyun hakimiyetini tamamen Fenerbahçe'ye bırakmak zorunda kaldı. Fenerbahçe özellikle Meireles'in şutları ile çakılı Lazio savunmasını açmaya çalıştı ancak başarılı olamadı. Caner'in oyuna girmesi ile önce korner dönüşü penaltı kazandık ardından yine Caner'in kullandığı serbest vuruşun kaleciden dönmesi ile bulduğumuz ikinci golle çok büyük bir avantaj yakaladık. Maç boyunca gösterdiğimiz sabrın meyvesi 2 gol ve maç boyu süren pas istikrarı idi. 2 topun direkten döndüğü ve rakibe hiç pozisyon vermedildiği düşünüldüğünde galibiyetin önemi ve anlamı daha fazla artıyor. Deplasmanda seyircisiz oynayacağımız düşünüldüğünde tüm avantajın bizden yana olduğunu söyleyebiliriz. Takım halinde mücadele ve paslaşma takımda ufak tefek aksaklıkları da rahat bir şekilde kapattı. Seyircinin müthiş desteği ile hem rakip baskı altına alındı hem de Fenerbahçe ritm buldu. Hakemin maç boyunca en iyi isim olduğunuda belirtmeliyiz. Amsterdam'a doğru emin adımlarla ilerliyoruz. Yolumuz açık olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder