25 Şubat 2013 Pazartesi

Fenerbahçe 3 Kasımpaşa 1

1. dakikada penaltıdan gol yemek, Fenerbahçe için bile fazla heyacan verici bir maç başlangıcı. Deplasman işini hallettikten sonra yeni sorunumuz Kadıköy'de ilk golü yeme gibi duruyor. Elazığ ve Sivasspor maçları puan kayıpları ile sonlanırken bu sefer maç sonu gülen taraf  Fenerbahçe oldu. Fenerbahçe penaltı sonrası maçın bitmine kadar oyunu kontrol eden, rakip kaleye yüklenen, pozisyona giren ve golleri bulan takımdı. Kasımpaşa, ilk yarı gol sonrası ikinci yarı Gökhan Gönül'ün çizgiden çıkardığı top haricinde karşı kalede hiç gözükmedi. Rotasyon sonucu Hasan Ali-Stoch sol kanatı ile maça başlayan Fenerbahçe'nin bu kanatı hiç kullanamazken, sağ tarafta Gökhan Gönül-Kuyt ikilisi ile Topkapı-Aksaray hattı gibi çalıştığını söylememiz gerekir. Meireles zorunlu hizmeti sonrası orta alanda hem Topal hem Emre ile oynayınca daha iyi gözüktü. Ancak Baroni bölgesinde başlaması futbol açısından katkısını sınırladı, geriye gelince daha iyi işler yaptı. Hakemin müsade ettiği kadar oyun ritim bulabildi yani hiç. Sürekli faul kararları ile hakem oyunun akışkanlığı önündeki en büyük engel olarak maç boyunca sahadaki yerini aldı. 
İkinci yarı önce Baroni, sahada gözükmeyen Stoch yerine oyuna girdi ardından yeni baba Sow ile rotasyon buraya kadarmış denilip forvet güçlendirildi. Maç boyunca sahanın en iyi adamı olan Webo yanına Sow'da gelince vakit kaybetmeden golü yaptı. Kafası çalışan adam Webo, golü yine kafasın kullanarak 59. dakikada Kasımpaşa ağlarına bıraktı. Maçta beraberliğin erken  yakalanmasının ve Kasımpaşa'nın ileriye gitmeme yemininin devam etmesi neticesinde 2. golün geleceği aşikardı. Kasımpaşa'nın sürekli vakit geçirme hamleleri ve hakemin oyunu durdurma hastalığına rağmen Webo'yu düşüren Yalçın sayesinde Fenerbahçe, Emre'nin ayağından penaltıdan golü buldu. 2-1'in ardından kaleci dahil hücum etmeliyiz anlayışına aniden geçen Kasımpaşa kaptırdığı topun ardından 3. golü Sow'un ayağından kalesinde gördü. Fenerbahçe böylece hem Galatasaray-Ordu maçı öncesi puan farkının açılmasına izin vermiyeceğini,  hem de ligin sonuna kadar pes etmeyeceği gösterdi. Ligin ilk yarısında eksik olan ve puan farkının açılmasına, bizim ise maçlarda sinir krizlerine girmemize neden olan şey mücadele eksikliği idi. Emre-Webo takıma çok büyük katkı yaptı ve artık geriye düşmek, maçı kazanmanın önünde engel değil. İçerideki Sivasspor ve Elazığspor maçlarına ne kadar yansak azdır. O maçlardan sonra hem ligde hem Avrupa'da direnç göstermek ve galibiyetler almak çok önemliydi. Hafta içi forma şansı bulamayanlar sahaya çıkacakken, hafta sonu Beşiktaş'a, ''kardeş sen biraz geride dur'' mesajını hem de seyircisi önünde vermemiz gerekiyor. Fenerbahçe, mücadelesini ve kazanma isteğini sahaya yansıtsın, biz takımı her zaman alkışlarız. Dün akşam seyirci, maçı almamızdaki en büyük etkendi. Seyircisiz maç Fenerbahçe için avantajdır diyenlere duyrulur.

22 Şubat 2013 Cuma

Fenerbahçe 1 Bate Borisov 0- Plzen AKıllı Olsun!

Türkiye'de sağlık sigortası satışlarında Fenerbahçe'nin payı araştırılsın diyerek giriş yapmak istiyorum. İlk maç 10 kişi 90 dakika mükemmel bir takım savunması ve deplasmandan 0-0'lık skorla memlekete döndük. İkinci maç zorlu bir fikstürün son halkası ve bu sefer seyircisiz oynama cezamız Uefa tarafından takdir edilmiş. Seyircisiz maçta bir türlü form tutamayanlar ve bir türlü sakatlıktan kurtulamayanlar nedeniyle benzer bir kadro ile sahadayız. Gelecek günlerimizin umudu Kadıköy Oto Sanayi imalatı yerli Fellaini ''Salih Uçan'' böylesine önemli bir maçta 11'de. Aykut Kocaman, Meireles ve Selçuk Şahin'e akıllı olun mesajını en zor maçta veriyor. Maça iyi başlıyoruz, pozisyon zenginliğine, Fransız hakemin sarı kart kampanyası da eklenince bu sefer Bate 10 kişi kalıyor. Fenerbahçe için gol vakti denildiğinde, Sow bir sağdan bir soldan kaçırıp en sonunda penaltıyı alınca ilk yarının son dakikasını görmüş oluyoruz. Alex'ten sonra Kuyt ile beceremediğimiz penaltı vuruşlarını, gamsızların kralı Baroni gole çevirip, başkana selamı çakıyor. Seyircisiz maçta 10 kişi kalan rakip karşısında 1-0 öndeyiz, ne güzel değilmi? Değil... 


İkinci yarı başlar başlamaz Baroni sol kanatta iki elini açmış pas bekleyen Ziegler'e topu atmayıp ayağında tutunca, dakikalar 46'yı gösterdiğinde top Volkan'ın parmak uçları ile kornere gidiyor. Gol demek Bate için tur demek. Ardından kampta Galatasaray maçını izleyen Baroni, Hamit'in vuruşunun bir benzerini yapmak istediğinde işler yavaş yavaş belli olmaya başladı. Kalp krizi için son sinyal Selçuk-Salih değişikliği ile gelince koşar adım acile gitmeye başladık. Kuyt kötü oyunun kaçırdığı gollerle süsleyince ve takım 10 kişi kalmış rakibi karşısında oyunu kontrol edemeyip geriye yaslanınca lan yoksa mı demeye fırsat kalmadan pozisyonlar ve şişirme toplar ile kalemizin önü şenlendi. Değişiklikler de topu ileride tutmaya yetmeyince maç zar zor bitirildi ve Uefa Avrupa Ligin'de son 16 takım arasına kalmayı başardık. Rakip Plzen oldu ve kendilerinin İtalyan mafyasının başkent temsilcisi olan Napoli'ye 5 gol atmayı başardıklarını, burada anlatmayı bir borç biliyorum. Bu arada paraşütle sahaya havai fişek atan Kayseri Jandarma Hava İndirme Tugayı personeline saygılarım iletiyorum. Zor fikstür, 3 deplasman ve içeride 1 seyircisiz maça rağmen durumlar iyi. İçeride Kasımpaşa'yı yenip, kupa maçında Krasiç'in saç boyasını yakından inceleyebiliriz.

17 Şubat 2013 Pazar

Trabzonspor 0 Fenerbahçe 3

Trabzon deplasmanlarında uzun zamandır rahat oynuyoruz, bu maçta aynı tarife ile devam etti. Hasan Ali yeniden kadroya girdi, Emre orta sahada yerini aldı ve maç boyunca muhteşem bir Mehmet Topal izledik. Fenerbahçe henüz 30. saniyede Sow ile gole yaklaştı ancak başarılı olamadı. Bu dakikadan sonra Trabzonspor oyunu dengeledi ve Bekir'in hatalı geri pasının devamında çizgiyi geçip geçmediği tartışmalı olan bir pozisyon yakaladı. Fenerbahçe hızla orta saha etkinliğini ele geçirdi ve Kuyt'ın muhteşem indirdiği top Bamba tarafından kendi ağlarına yollandı. Bu golden maçın sonuna kadar oyun tamamen Fenerbahçe'nin kontrolünde geçti ve Baroni ve Gökhan'ın golleriyle rahat bir galibiyet aldık. Maçın gergin atmosferine rağmen Fenerbahçe aynı geçen yılki gibi sakin oldu, ayağa pasla ve takım halinde yardımlaşarak maçı tamamladı. Trabzonspor taraftarı skorun erken ortaya çıkmasının ardından hemen kulüple ve yönetimle uğraşmaya başlayınca Fenerbahçe için ortada bir tehlikede kalmadı.

İkinci yarı Sow ve Webo kenara alınarak perşembe Bate maçı öncesi biraz daha dinlenmeleri sağlandı. Ziegler bu sefer kadro dışı kalan isimdi, Hasan Ali 2-3 maç kadroya girememesine pek kafaya takmış gözükmedi. Egemen ve Bekir'in uzun zaman sonra uyumu iyiydi. Kuyt'ın enerjisi ve Emre-Topal ikilisinin uyumu ve performansı ayrıca takdir edilmeli. İkinci yarı deplasmanda galibiyetler gelmeye başladı ve takımda zihinsel bir değişim varmış gibi gözüküyor. Bu şekilde devam etmesi Galatasaray'ı da baskı altına alıcaktır. İçeride Elazığspor ve Sivasspor  maçlarında galibiyet alınamadı, önce Bate ardından Kasımpaşa maçları iç sahada kazanıldığında güneş tam tepeye gelir. Takımın yardımlaşması, oyunu ve isteği bu seviyede devam ettiği takdirde taraftarın çok sorun ediceğini sanmıyorum. Arada yine puan kaybedilebilir ancak bu mücadele asla bırakılmasın.

15 Şubat 2013 Cuma

Bate Borisov 0 Fenerbahçe 0

Hava soğuk, zemin kötü, maçtan önce antreman dahi yapamadığınız bir sahada önemli bir maça çıkıyorsunuz, 4. dakikada Meireles kırmızı kartla oyun dışında kalıyor ve 90 dakika 10 kişi oynamak zorunda kalıyorsunuz. Nereden baksanız kafayı yemek için tüm şartlar oluşmuş vaziyette. Meireles, Mersin maçında hak edip görmediği kırmızı kartı bu maçta telafi etti ve hem maçı hem turu tehlikeye attı. Bu sorumsuzluğunun acilen cezalandırılması lazım. Takım arkadaşları, yeterince olumsuzluk içeren bu maçta onun yüzünden 90 dakika boyuca ekstra efor sarfetmek zorunda kaldı. Üstelik Fenerbahçe maça önde baskı ile başlamıştı ve rakip 10 kişi kalmış Fenerbahçe'ye karşı doğru dürüst pozisyona dahi giremeyecek durumdaydı. Maç uzun uzun analiz edilecek bir maç değil. Sezonu bu maçla açan bir takıma karşı, deplasmanda 90 dakika 10 kişi oynayan Fenerbahçe'nin mücadelesi vardı. Özellikle yüksek konstrasyonu ve mücadeleyi takdir etmek lazım. İkinci maçta seyircisiz oynama cezamız olmasaydı bu turu %100 geçiceğimizi söyleyebilirdim. Meşale manyaklığına aklını kurban vermiş Fenerbahçe sevgilileri yüzünden ikinci maç için maalesef kesin konuşamıyoruz. 


Fenerbahçe ile ilgili bu maçta gözlemlediğim bir diğer nokta, Fenerbahçe'ye yenilme dediğinizde bunu hem ligde hem de Avrupa'da her maç yapabilecek gibi duruyor. Yani 4'lü bir savunma ve önlerinde 2 mücadeleci orta sahaya, bir de geriye yardım eden sol ve sağ açıklar eklendiğinde Fenerbahçe'nin gol atmaya ihtiyacı yoksa, istediği skoru alıcak vaziyette. Skor bulmak zorunda kaldığında ise işler karşıyor, yüklenen takım arka tarafta muazzam açıklar bırakıyor. Bkz: (Antalyaspor,Karabük maçları). Bu maçta 10 kişi kalmasına rağmen, özellikle ön yargılı bir hakem tarafından sıklıkla faul kazanamamasına rağmen Sow, Webo, Kuyt, hem ileriye atılan topları tutmaya hem geriye gelip top çıkarmaya çalıştılar. 10 kişi oynamanın verdiği fiziki zorluklar özellikle ikinci yarıda kendi gösterdi. Ziegler'in savunduğu sol kanat önünde oynayan oyuncuların geriye dönememesi nedeniyle, sol tarafımız Bate ataklarının harekat merkezi oldu. Bu noktada önce Sow, sonra Kuyt hatta kısa bir süre Webo bu noktada değişimli oynayarak açığı kapatmaya çalıştılar ancak ataklar sıklaşmaya başladığında, Webo'nun yerine Caner hamlesiyle bu kanat dengelenebildi, hatta 1-2 karşı atak yine Caner'in enerjisi ile sağlandı. Egemen'in maç boyunca mücadelesi, Mehmet Topal'ın tecrübesi ve Volkan'ın son dakikalarda sahanın azizliğine uğramasına rağmen çıkarıdığı pozisyon ile maçın iyileri olduğu söyleyebiliriz. Takım halinde yardımlaşma ve takım savunması ise çok iyiydi. Belki biraz daha top yaparak oyun dengelenmeye çalışılabilirdi ancak yukarıda saydığım olumsuzluklar buna engel oldu. Haftaya seyircimizden yoksun iç saha maçında, Bate'yi eleyip yolumuza devam edebiliriz. Bu maç sonunda Fenerbahçe adına kaybeden tek isim, takıma ihanet eden Raul Meireles'tir.

2 Şubat 2013 Cumartesi

Fenerbahçe'nin Transfer Politikası

Fenerbahçe transfer dönemini hep sorunlu ve sıklıkla son dakika hamleleri ile geçiştirmeye başladığından beri transfer hamleleri belirsiz oldu. Uzun süredir takip edilen, geleceğe dönük büyük bir yatırım olarak kullanabileceğiniz Belhanda olmayınca, ibre bizim eski çoçuklara döndü. Belhanda'nı transferinin belirsizliği ortadayken alternatif isimlere yönenilmemesi daha büyük bir hata idi. Takımın temel sorunu olan hücumda çoğalamamak ve pozisyon üretememek, gol yenilmediği takdirde hücuma maaile gitmemek gibi Fenerbahçe taraftarını sıkıntılara sokan durumların çözümünün bu transferlerle aşılması zor gözüküyor. Emre yeniden takıma döndü. Bedelsiz bir şekilde takımdan giden ya da istenmeyen Emre, devre arası can simidi oldu. Fenerbahçe, üstelik bonservis bedeli ödeyerek kadrosunun rotasyon anlamında en kalabalık noktasına Emre'yi yeniden dahil etti. Emre, Fenerbahçe'de hırs ve enerji sorununu çözebilir ancak skor anlamında katkısı sınırlı olucaktır. Gitmeden önce Baroni ve Aykut Kocaman'la yaşadıkları göz önüne alındığında yapılan üç transfer içerisinde en mantıksızı olarak duruyor. Twitter'dan takip ettiğim Fenerbahçe'li arkadaşlar ise bu konuda büyük umutlara sahipler. Zaman ne göstericek hep beraber görücez. 
Fenerbahçe şampiyonluğu kaybettiğinde, sahada ağlayan kiralık bir sol bek, hafızası kuvvetli olmayanların bile kolay kolay unutamıyacakları bir sahne. Kariyerini sıklıkla kiralık olarak geçirmek zorunda kalmasına rağmen Ziegler, Türkiye ligi için ortalamanın üstünde bir sol bek. Özgür Çek'in kadroda tutulup şans verilmeye devam edilmesi gerektiğini düşünsem de, Zeigler transferi Fenerbahçe'nin kadro içerisinde alternatifi olmayan tek isim olan Hasan Ali Kaldırım'ın yükünü hafifleticek ve bu mevkide bizi Caner Erkin eziyetinden kurtarıcaktır. Her iki sol bekin fiziki kapasitilerinin çok yüksek olduğu ve kadrodaki diğer oyunculara göre sakatlık risklerinin minumun olması Aykut Kocaman'ın elini çok rahatlatıcaktır. 

Aykut Kocaman'ın forvet tercihlerine baktığınızda, hep güçlü ve ayakta kalabilen isimleri tercih ettiğini görüceksiniz. Niang, Sow, Bienvenu, Emenike ve son olarak Webo. Tüm bu isimler rakip defanslar için özellikle bire birde durdurulması ya da fiziken alt edilmesi zor isimler. Bienvenu aynı Özgür Çek gibi daha fazla şans verilerek kadroda tutulabilirdi ancak Fenerbahçe'nin en sıkıntılı anlarında transfer edilen biri olarak gözden düşmesi kolay oldu ve kiralık olarak Zaragoza'nın yolunu tuttu. Webo ligde en beğendiğim forvet oyuncularından biri. İspanya Ligi tecrübesini göz önüne aldığımızda doğru bir hamle. Özellikle kuvveti ile birçok maçta maçın kilidini çözen bir isim olabilir. Belhanda transferi olmadığı için 4-2-3-1 ısrarından 4-4-2'ye geçerek hücumda çoğalmayı ve girilen pozisyonları arttırmayı hedefleyen Aykut Kocaman için Sow'un yanına yazılacak ilk isim olucaktır. Ligi, deplasmanda çıkılıcak sahaları, taraftar ve basının mantelitesini, hakemleri, kısaca Türkiye'de futbola dair herşeyi bildiği için uyum sorunu sıfıra yakın. 


Fenerbahçe transfer dönemini istediği gibi bitiremedi, öncelikle bunu kabul etmeliyiz. Hedefler olmayınca, riski az hedeflere yönenildi. Emre ve Ziegler hem takımı hem hocayı tanıyan, stadı, taraftarı bilen uyum sorunu olmuyacak isimler. Webo'da, Fenerbahçe'yi bilmesede ligde her takımı ve defansı bilen aynı şekilde uyum sorunu olmayacak bir isim. Fenerbahçe kısa vadeli bir çözümü, yarınki maçta hemen ilk 11 başlatabileceği isimleri seçti. Transfer başlangıcı ve bütünüyle ara transfer dönemini hatalı görsemde, bu hatanın ardından yapılacak en risksiz tercihlerinde bu olduğunu söylemeliyim. İlk yarı sona erdiğinde bir sol bek, bir forvet, bir hücuma dönük orta saha transferi gerekli demiştim, hatta bu hamleleri lig içerisinde Webo, Batalla ve Gökhan Süzen olarak seçmenin mantıklı olacağını, bu oyuncuların kısa sürede uyum sürecini atlatıcaklarını söylemiştim. Batalla yerine Belhanda kimsenin itiraz edemeyeceği bir isimdi ancak transfer olmayınca taraftar büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Rakibin iki önemli ismi kadroya kattığını düşündüğümüzde bu hayal kırıklığı daha da büyük oldu. Yine de Fenerbahçe yapılan transfelerin uyum sorunu yaşamayacağı düşünüldüğünde, Galatasaray'a nazaran transferden daha çabuk verim alıcaktır. Uzun vadade lig sonu kimin hamleleri daha mantıklı ya da işe yarar onu da görecegiz.