Gece ile gündüz kadar farklı iki Fenerbahçe izledik dün akşam. İlk yarı önde pasan, rakibe pas imkanı tanımayan, 2 gol atan ve bunun yanında daha fazla pozisyona giren Fenerbahçe herkesin sahada görmek istediği şampiyonluğa oynayan ve taraftara zevk veren Fenerbahçeydi. İkinci yarıda ise sahada koşmaya gücü yetmeyen, oyunu tamamen rakibe teslim etmiş, kendi sahasına çekilmiş ve 1 gol yiyip yine kalesinde pozisyonlar vermiş, Sivas ve İbb deplasmanlarındaki gibi çekilmez futbolunu sahneleyen bir Fenerbahçe vardı. İki oyunuda oynayan aynı oyuncu grubu ama ilk yarı ile ikinci yarı sergiledikleri futbol arasında dağlar kadar fark var. Bu fark şimdilik yaşanan süreç nedeniyle tolere ediliyor ama dün akşamki maç başka bir gece oynansaydı taraftarın tepkisi daha farklı olurdu. Nitekim bu maçta bile geriye yaslanma ve rakibe teslimiyet o kadar dayanılmaz bir noktaya vardıki takımı ıslıklamalar oldu. Stoch'un yedek kaldığı her maç için bir muhteşem gol atma sevdası olmasa maçı ikinci yarı izlemeye gerekte yoktu. Aykut Hoca özellikle orta alanda yaşanan sakatlılar ve cezalarla birlikte, forvet hattının bitiricilikten uzak olması nedeniyle takıma çok fazla müdahale edemiyor ancak yinede ikinci yarı değişiklikler ancak sahadaki oyuncuların sakatlanıp oyunu terk etmesi nedeniyle yapıldıki bu hamle yanlıştı. Takımın maç boyunca önde pres yapıcak fizik kondüsyonu yok, buna birde gol atamama eklenince özellikle deplasmanlarda kötü oyunlar oynuyoruz. Bu sorun kısa vadede çözülecekmiş gibi durmuyor, Sow geldiğinde ön tarafın bitiricliği bizi deplasmanlarda daha rahat bir pozisyona sokabilir ancak bu geriye yaslanma ve oyunun kontrolünü rakibe verme huyundan acilen vazgeçmemiz gerekiyor. Soğukta karda, tribüne küçük çoçuklarıyla gelen taraftar en azından biraz daha mücadeleci futbolu hak ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder