26 Şubat 2011 Cumartesi

Fenerbahçe 2 Kasımpaşa 0

Beşiktaş maçı sonrası tavan yapan moral seviyesi galibiyet serisinin devam ettirilmesi ile alışkanlığa dönmeye başladı. Bu akşam sahada iyi ve baskılı bir Fenerbahçe yoktu ama son haftalarda karşılaştığı 6 rakipten de daha zayıf bir rakip olan Kasımpaşa'ya karşı aşırı bir pres ve azme de gerek yoktu.Penaltı pozisyonunu Volkan kurtarmasa daha çetin bir maç izleyebilirdik ama sonuş çok farklı olmazdı. Maça aslında diğer maçlar gibi hızlı girdik ve özellikle Topuz'un şutu gol olsa daha erken bir skor maçın skor farkını arttırabilirdi ama kalecinin performansı bu noktada etkili oldu. Gol geçiktikçe eski günler taraftarlar arasında hemen hatırlanmaya başlamıştıki, kaptan yine beyler sakin! dercesine topu 90'a gönderdi ve skor 1-0 geldi. İlk yarı boyunca atakları sonlara saklayan Kasımpaşa penaltı ile golü bulamayınca maçın geri kalanında idare eder tarza sahadaki varlığını sürdürdü. 

İkinci yarıya yine istekli başladık ve ikili paslaşmalar ile karşı kalede göründüğümüz dakikalarda Niang-Dia paslaşmasında topla buluşan Dia çokça eleştirilen skora katkı yapmıyor sözünü çürütürcesine topu ağlara yolladı ve 2 farklı skoru bulduktan sonra maç artık formaliteye döndü. İlk yarı boyunca rakiple yine çokça ve gereksizce laf dalaşına giren belli pozisyonlarda kontrolünü yitiren Emre'nin ve golünüde atan Dia'nın kenara gelmesi ile Fenerbahçe yeni giren Özer ve Baroni ile direnci arttırıp golü aramaya devam etti. Sık sık pas tercihlerinde yaşanan kararsızlıklar ve yanlışlıklar nedeni ile fark daha fazla açılmadan bu skorla son buldu. Özellikle Stoch'un etkisiz kaldığı maçlardan sonra Dia'nın yerine oyuna giren Özer'in performansını artık düşünmesinin vakti geldi. Oyuna girdikten sonra sahada pek bir varlığını göremedik. Takım 7'de 7 ile yola devam ediyor ve bu akşamı lider kapamayı garantiledik. İkinci yarı başlangıcında Aykut Kocaman dahil kimse bu kadar kusursuz bir 7 hafta düşleyemezdi herhalde. Rakiplerin puan kayıpları ile zirve ile fark önce azaldı ve en sonunda kapandı ki yarınki Trabzon-Kayseri maçı bizi zirvede bırakabilir. Önümüzdeki maçlar galibiyet serisini sürdürmeye gayet müsayit ve takım kazanma arzusunu sürdürdüğünde kilidi açıcak adamlar zaten ortaya çıkıcaktır. Beşiktaş ve Galatasaray'ın yerlerde süründüğü bir sezonda şampiyonluk her zamankinden daha fazla sevinci getirecek ve rakiplere ağır yaralar vericektir. Ciddiyeti ve kazanma arzusunu kaybetmeden yola devam.


20 Şubat 2011 Pazar

Beşiktaş 2 Fenerbahçe 4

Son zamanlarda oynadığımız en zevkli karşılaşmalardan biriydi. Maça yine iyi başladık ve duran topta Necip'in ters vuruşu ile öne geçtik ve ilk yarıdaki maç gibi yine gol kaçırma yarışına başladık. Dia ve Niang ile yararlanamadığımız pozisyonların artması kötü sinyalleri beraberinde getirdi. İlk 20 dakika bizim otobana çevirdiğimiz Beşiktaş sol kanatı toparlandı ve orta alanda Emre'nin top kayıpları ile başlayan gerileme bu sefer bizim sol kanadımızın otobana çevrilmesine neden oldu. Beşiktaş morallenip seyirci desteği ile yüklenmeye başladı ve gol gelebilecek en kötü zamanda ilk yarının sonlarında Ekrem'in müthiş vuruşu ile geldi. İkinci yarıya başlarken nasıl reaksiyon verileceği düşünülürken işler terse döndü ve serbest vuruş dönüşünde Toraman golü yaptı ve Beşiktaş hem skor hem moral avantajını yakaladı. Bu skordan sonra Fenerbahçe'nin vermiş olduğu kazanma azmi daha önceki maçlarda da vurguladığımız gibi şampiyonluğun anahtarı. Yeniden yüklenmeye ve pozisyon aramaya başladık ama geride açıklar vermemizde kaçınılmazdı. Nitekim Almeida'nın karşı karşıya kaldığı pozisyon tüm maçın en büyük kırılma anıydı. Ardından Lugano'nun el-kol kullanılarak düşürülmesini görmeyen Cüneyt Çakır'ın hemen ardından Ferrari'nin yumruğu görmesi ile maç bir daha el değiştirmemek üzere Fenerbahçe'ye döndü. Kazanılan penaltı ile skor eşitliğini sağlayan Fenerbahçe, 10 kişi kalan rakibi ile kedinin fare ile oynadığı gibi oynamaya başladı.  

Sahne zamanı kralındı ve kaptan her zamanki gibi dümene geçti ve önce penaltı, ardından bir kafa vuruşu ve en son Rüştü'yü çimlerde kısa bir tura çıkarıp attığı golle ringde sallanan Beşiktaş'a son yumruğu çaktı ve Beşiktaş nakavt oldu. Bu dakikadan sonra seyirci desteğini yitiren ve skor dezavantajına sahip olan Beşiktaş oyundan tamamen koptu. Sakatlıktan sonra bugün çok iyi olmayan Emre ve sol kanatta müthiş işler yapan Dia kenara gelerek oyuna Baroni ve Özer dahil oldu. Sakatlığına rağmen sahada özverili ile yer alan Gökhan'ın yerine Bekir'in girmesiyle maçın son anları rahat bir biçimde ve bol pas yaparak tamamlandı. Maçın gidip geldiği bir ortamda Ferrari'nin hatası bizim şansımızdı ve bu dakikadan sonra rahatça galibiyete uzanıp ligin ikinci yarısına kimsenin daha önceden tahmin edemeyeceği bir şekilde başladık. Maçları kazanıp yakaladığımız galibiyet serisinin yanında, rakiplerin puan kayıpları ile takım tamamen şampiyonluk havasına girdi. Ligin ilk yarısındaki deplasman performanslarının yerine artık Manisa ve Beşiktaş maçlarında olduğu gibi geriye düşse bile maçı bırakmayan bir Fenerbahçe izlemeye başladık. Fenerbahçe maç fazlasıyla lider ve her hafta Trabzonspor'a psikolojik olarak baskısını arttırıyor. Takımı bu saatten sonra şunu yapsın bunu yapsın diye beklemek yerine içerde dışarda sonuna kadar destekleyip, özlediğimiz şampiyonluğa artık ulaşma vakti.

17 Şubat 2011 Perşembe

Arsenal 2 Barcelona 1

Eşleşmeler belli olduğunda herkes ellerini ovuşturup pas delisi iki takımı izlerken keyiften dört köşe olucağımızı beklemeye başlamıştı. 4 yılda bir gerçekleşen doğa üstü olaylardan biri oldu ve Star maçı canlı yayınlayacağını duyurunca pekçok kişi kesin şifre girip hevesimizi kursağımızda bırıkıcaklar, var bir çakallık bu işte diye düşünürken maç başlama anı geldi çattı. İlker Yasin ve Hikmet Karaman'ın eşsiz yorumları ile neşelensekte gerçekten güzel bir maç izledik. Barça'da Puyol'un yokluğunda Abidal ortaya Maxwell sol kenara yerleşmiş geri kalan düzen Unesco korumasında sahadaki yerini almıştı.Arsenal cephesinde Wenger'in tarihin en iyi takımına karşı oynuyacağız cümlesi ön plana çıkarken, gençler sahada çırpınmaya başlamışlardı. İlk dakikalarda ön alanda Barça sıkıştırılmaya çalışıldı ve kısmen başarılıda olunda ama Barcelona yine ortadan bir açık bulup topu Messi'ye indirdiğinde iş hemen bitebilirdi ancak şans Arsenal ile birlikte idi. İkinci denemede bu kez şans Arsenal'i hep yanında olamam diyerek terk etmiş ve Villa klasik gollerinden birini ağlarla buluşturmuştu.

İkinci yarı uyuşukluk ve Arsenal'in çırpınışları ile devam ederken orta alanda ve hücum hatlarında oyundan kopmalar başladı. Barcelona'da golü atan Villa kenara gelirken, Arsenal'de maç başından beri balatayı sıyırmış bir vaziyette sahada gezen ''sarı saçlarından sen sorumlusun Song'' kenara geliyor ve oyuna Arshavin giriyordu. Dananın kuyruğu tam bu dakikalardan sonra koptu. Arsenal yüklenmeye ve Hikmet Karaman ileride Arsenal'in nasıl bir forvet tipine sahip olması gerektiğini anlatırken Van Persie soldan yaradana sığınıp füzeyi gönderdiğinde, Valdes'in böyle bir hata yapıcağını kendiside beklemiyordu ancak yukarıdaki resimde de görüldüğü gibi top ağları buldu. Bu dakikalarda Arsenal oyuna ağırlığı koymuşken artık son hamle kimden gelicek tartışmaları sürüyordu ki, Arsenal taraftarının akıl sağlıklarını yitirmelerine neden olan gol geldi. Fabregas seneye Barça'ya gelirsem böyle pas atıcam iyi izleyin dercesine topu Nasri'ye, o gerilerden gelen Arshavin'e, o da çok klas bir vuruşla topu ağlara yolluyordu ki, Arsenal ahalisi çoktan transa girmişti. Maçın geri kalanı böyle tamamlanırken Arsenal haklı bir galibiyet alarak ikinci maç öncesi çok iyi bir avantaj yakaladı ve Barcelona'yı yenmeyi başardı. Arsene Wenger ve oyuncularını tebrik etmek gerek. Rövanşında en az bu maç kadar heyecanlı geçeceğinden eminim ama tur işin favorim hala Barcelona.

14 Şubat 2011 Pazartesi

Fenerbahçe 2 Kayserispor 0

Maça yine yüksek pres gücü ve istek ile başladık ve Kayseri'nin paniklemesini iyi değerlendirip erken golle Kayseri gibi zor bir rakibe karşı maça 1-0 önde başladık. Orta alanda Emre'nin yokluğunda Topuz görevi devralırken sola Dia ve sağa Özer'i monte ederek maça çıkmıştık. Dia sol kanatı otobana çevirip, Mehmet Topuz son maçlarda artan performansını zirveye taşırken oyunun büyük bölümünde Fenerbahçe rakibi aciz durumda bıraktı. Kadıköy'de Trabzonspor maçı ile ilk kez sahneye konulan ve uzun zamandır göremediğimiz o pres ve istek takımı izleyen taraftarıda mest ediyor. Her topa 2-3 kişinin koşması, akıllı paslaşmalar ile oyunun yönünün sık sık kolaylıkla değiştirilmesi ve defansın öne çıkıp oyunu 30-40 metrede oynaması, gerçekten övgüye layık hele tüm bu güzellikleri Trabzonspor ve Kayserispor gibi ligin çok güçlü 2 takımına karşı başarmak gerçekten büyük bir başarı. 


Kayserispor oyunun büyük bölümünde topa sahip olamadığı gibi maç boyunca Fenerbahçe'nin planını bozucak bir hamlede yapamadı ki hem Trabzon hem bu maçta ortaya çıkan en önemli husus bu. Sezonun ilk yarısında ısrarla vurguladığımız ve hasretle beklediğimiz Fenerbahçe bu idi. Sorunlarından arınmış ve birarada oynamaktan zevk alan bir Fenerbahçe'nin ligin tartışmasız favorisi olduğunu her zaman söyledik. Ligin başında yaşanan hayal kırıklığının ardından ikinci yarı ile başlayan şampiyonluk yürüyüşü güzel futbol ile birleşince insanın daha önce neredeydiniz sorusunu sorası geliyor.Zira iki takım arasında gece ile gündüz kadar fark var. Beşiktaş maçı öncesi Bursaspor'u geçerek ikincilik koltuğuna oturduk ve Kayserispor'u saf dışı bıraktık. Avrupa kupalarından yorgun bir şekilde dönücek Beşiktaş'a karşı en büyük kozumuz yine bu istekli oyunumuz ve takım haline şampiyonluğa olan inancımız. Rakiplerimiz maçlarını zar zor kazanırken bizim gösterdiğimiz bu güzel ve etkleyici performans puan farkından daha önemli. Çünkü arkadan gelen inanmış bir Fenerbahçe öndeki rakiplerini tedirgin ediyor ve Trabzonspor bu stresi kaldıracak sinir katsayısına sahip değil. Kenetlenen bu takımı, her maç eksiklere ve cezalılara rağmen ortaya konan bu istekli futbolu alkışlamak gerek, liderlik ve şampiyonluktan ziyade önemli olan sahada yüreğini ortaya koyan ve bu formanın hakkını veren futbolcular. Sevgililer gününde iki büyük sevgilinin birbirine daha anlamlı bir hediyesi olamazdı. Küçük hediye paketini birbirlerine veren iki sevgiliyi sezon sonu büyük hediye ile birlikte görmek dileğiyle...

13 Şubat 2011 Pazar

İnönü Öncesi Son Uyarı

Fenerbahçemiz, Spor Toto Türkiye Kupasın'da, finalde Beşiktaş'ı 81-72'lik skorla mağlup ederek üst üste 2. kez şampiyon oldu.

5 Şubat 2011 Cumartesi

Manisaspor 1 Fenerbahçe 3

Manisaspor maçı öncesinde kafada 2 soru vardı. Birincisi takım Trabzonspor maçındaki iştahını sahaya yeniden yansıtabilecekmiydi, ikinci ise Manisaspor ve Hikmet Karaman maça ne kadar konstantre olarak çıkacaktı. Fenerbahçe maça iyi girdi ve Baroni'nin füzesi ile Trabzon maçındaki gibi galibiyet isteğini belli etti ama hemen ardından Manisaspor  Yiğit ile karşı karşıya pozisyonda golü yapamadı. Daha maçın ilk 10 dakikasında iki sorunun da cevabını almış olduk. Fenerbahçe her maça ligde geride olduğu için aynı heyecan ve istekle çıkıp kazanmak zorunda ve bunu bu akşam bir seri haline getirip şekillendirerek sadece iç sahada değil dış sahada da maçları alıcam ve şampiyonluk için saldırıcam mesajını verdi. Manisaspor'un ligde iyi bir futbol ortaya koyduğu ve böylesine maçlarda Hikmet Karaman'ın ekstra motivasyonu düşünüldüğünde üstelik 1-0 geriye düşülen bir maçta deplasmanda alınan 3 puan altın değerinde. 

Cezalılar nedeni ile Baroni ve Bekir takımda yerlerini almışlardı ve Fenerbahçe oyunun geniş bir bölümünde son vuruşu yapmakta zorlandı ya da Manisaspor defans hattında ve kalede çok etkiliydi. Manisaspor bulduğu golle öne geçince Fenerbahçe iyiden iyiye yüklenmeye başladı. Semih artık kenara gelmeli diye düşünürken penaltıyı yaptırdı ve kaptan durumu eşitledi. Hemen ardından Santos'un kestiği topta Semih golü yapsa ilk yarıdaki kötü oyununu unutturacağı gibi atacağı golle maçın kahramanıda olabilirdi. Ancak futbol böyle birşey Fenerbahçe zaman zaman geride pozisyonlar vermeye devam etsede yine Semih'in çektiği ve kaleciden dönen şutta Niang kobrayı saldı ve Fenerbahçe acaba yine eskiye mi dönüyoruz sorusuna hayır cevabını verdi. Ardından Aykut Kocaman'ın akıllı müdahaleleri ile Semih-Gökay değişikliğini izledik ve Fenerbahçe sol önü sağlama aldı. Hemen akabinde Niang-Dia değişikliği ile oyun Manisanın şuursuzca saldırdığı dakikalarda bekleme moduna geçti ve kaptanın akıllı asisti ile Dia ilk golünü ve takımı rahatlaran hamlesini yaptı. Ligin en zor deplasmanlarından birinde alınan 3 puan, yakalan galibiyet serisi, geriye düşülmesine rağmen kaybedilmeyen özgüven, gollerden sonra takım halinde kucaklaşma ve maç sonunda seyirciyi selamlama hareketlerinide göz önüne alırsak, Fenerbahçe'nin ilk yarı boyunca sergilediği ve bizleri çileden çıkartan o vurdumduymazlığını terk edip bütünleştiğini söyleyebiliriz. Bugün maç kaybedilse dahi ortaya konan direnç ve galibiyeti kovalama enerjisi mükemmeldi. Ligin üstü ile arkası yavaş yavaş kopmaya başlamışken herkese mesaj verme açısından bu galibiyet tam zamanında geldi.