26 Kasım 2009 Perşembe

Manchester United 0 Beşiktaş 1


Cska'nın evinde aldığı galibiyet neticesinde son maçlara gruptan çıkmış olarak giren Manchester United maça genç oyuncularla çıktı. Gerçi bu maçın sonucundan bağımsız olarak Alex Ferguson'un bu maçta rotasyon yapacağıda aşikardı. Maçın hemen başında Tello'nun sağ çaprazdan vurduğu şutun defansada çarparak gol olması maçın Beşiktaş lehine dönmesini gerçekleştiren ikinci noktaydı. Bu dakikadan maçın bitimine kadar sahaya iyi yayılan, defansta açık vermeyen ve son dakikalarda kalesinde devleşen Rüştü'nün iyi oyunu ile maçtan 3 puan ile ayrılmasını bilen bir Beşiktaş vardı. Fenerbahçe maçında gösterdikleri defans ve orta saha bütünleşmesi bu maçtada galibiyeti getiren ana faktördü. Denizli macera aramayıp defansta Ferrari ve Toraman, göbekte ise Fink- Ernst ikilisini cezalı ya da sakat olmadıkları her maç ilk 11 başlatıp bu bölgelerde sık sık değişikliğe gitmezse Beşiktaş göbekten delinmesi zor bir takım oluyor. Buna kanatlarda yardımlaşma ve bir bütün halinde hareket etmede eklenince, birazda şans yanınızdaysa Old Trafford'da dahi galibiyete uzanabiliyorsunuz.

Manchester'ın evinde Türk takımlarına kaybetmek artık bir ritüel haline geldi diyebiliriz. Gerçi ne olursa olsun bir Türk hoca Manchester'ın bulunduğu pozisyonda olsa dahi kendi evindeki bir maçta bu kadar genç bir kadro sahaya sürmeye cesaret edemez. Sir olmak bu kadar kolay değil elbette. Takımın kaybetmesinden daha ziyade Şampiyonlar Ligin'de mücadele etme açısından ve bu havayı yakalama nedeniyle gözünü kırpmadan formayı veriyor. Gerçi son dakikalarda maçı çevirme adına Owen, Evra ve Carrick sahaya girip yaş ve tecrübe ortalaması yukarıya çekilmeye çalışılsada maçın büyük bir bölümü genç oyunculardan kurulu bir kadro ile götürüldü. Tüm bunlara rağmen bu galibiyet Beşiktaş'ın zaferini küçültmüyor çünkü tarih kazananları yazar, kadroları değil. Bu maçta 2002 Dünya Kupası'na selam çakan Rüştü, sol kanatta 2 maçtır çılgın atan İbrahim ve defansta Ferrari'yi ayrıca kutlamak lazım. Beşiktaş grupta daha erken uyanıp özellikle burdaki Wolfsburg maçından mağlubiyet ile ayrılmasa ve daha erken bir form yakalasa grup ve Beşiktaş'ın durumu daha farklı olabilirdi. Son maçlar grupta sıralamayı ve Avrupa'ya devam edicek takımları belirleyecek. O maçlar neticesinde bu sonuçlar daha fazla acı verebilir.

25 Kasım 2009 Çarşamba

Barcelona 2 İnter 0


Barcelona hafta sonu oynuyacağı derbi öncesi bu kez İnter ile zor bir karşılaşma oynadı. Rubin Kazan'a karşı kaybedilen 4 puan onları bu maç öncesinde fazlası ile sıkıntıya soktu. Bu sıkıntıyı kolayca aşmak için her zaman yaptıkları mükemmel pas organizasyonu yanında 2. golü bulana kadar yaptıkları presle İnter'i adeta sahasına hapsettiler. İlk yarının sonuna kadar süren bu pres neticesinde İnter'li oyuncular kazandıkları topları anında kaybettikleri gibi Barcelona kalesine yaklaşamdı bile. Orta alanda Xavi-İniesta ikilisi yine mükemmel bir futbol ortaya koydular. İkinci yarının hemen başında klasik İtalyan taktikleri devreye girdi. Topu ayağında tutan oyunculara sert dalmalar ve faulden sonra gerginlik yaratıp hem Barcelona'lı oyuncuları sindirmek hem maçın temposunu yavaşlatmak istediler. Son 30 dakikalık bölümde Barcelona gerçekten o müthiş presini terk etti fakat bu İnter'in oyunu sertleştirmesinden dolayı değil daha çok haftasonu oynanıcak Real Madrid maçını düşündükleri için.


Rubin Kazan'ın deplasmanda Kiev ile berabere kalması ve Barcelona'nın galibiyeti neticesinde İnter grupta 3. sıraya indi. Son maçta kendi evlerinde Rubin Kazan'ı konuk edicekler ve bu maç onların gruptaki kaderlerini belirleyecek. Avrupa'da başarıyı sürekli erteleyen bir İnter gruptan çıksa dahi bu geceki futbolu ile kupayı kaldıracak bir futbol oynayacağı sinyalini vermiyor. Mourinho maça oldukça defansif ve oyunu geride kabullenerek başladı buna rağmen 2 gol yemelerine mani olamadı. Bir ara oyundan o kadar silindilerki top sürekli Barcelona'lıların ayağındaydı. İkinci yarı değişiklikler ile oyuna müdahale etmeyi denedi ama bunda da başarılı olamadı. Sürekli Avupa'da başarı o kadar kolay değil diyen Mourinho bu maçta haklı çıktı. Bu futbol ile İnter'in başarısı hayal.

24 Kasım 2009 Salı

Achtung Achtung!!!!


Malumunuz son günlerde Almanya kaynaklı bir soruşturma ile ortaya çıkan ve içerisinde Türkiye ve diğer Avrupa liglerinin bulunduğu şaibeli maçlar var. Bu soruşturmanın sonuçlandırılacağına dair güvenimiz tam çünkü olay Almanya kaynaklı. Bizde olsa her türlü katakulli ile olay örbast edilirdi. Türkiye'den bazı Süper Lig maçlarıda var deniliyor ama bunlar henüz netleşmiş degil. Uefa'nın bahis ve şikeyi önleme komiteside Alman savcılığının bu kararını yürekten desteklediklerini ve olayın sonuna kadar kararlılıkla gidileceğini söyledi. Diğer ülkelerde özellikle Almanya'da suçlular cezalandırılıcaktır ancak bizde aynı oranda kararlılık gösterileceğinden şüpheliyim .Malum, şike yapan bir oyuncuyu milli takıma yeniden çağırmış bir milletiz.

21 Kasım 2009 Cumartesi

Beşiktaş 3 Fenerbahçe 0


Beşiktaş ligde zirveye tutunma ya da aşağı yuvarlanma maçında iyi bir oyunla Fenerbahçe'yi 3-0 mağlup etmeyi başardı. Maçın başından ikinci yarının hemen başına kadar dengeli giden maç önce Beşiktaş'ın 5 dakikada bulduğu 2 gol ardından Kazım'ın kırmızı kart görmesi ile tamamen Beşiktaş lehine döndü ve Beşiktaş aldığı bu 3 puanla yeniden yarışa dahil oldu. Lig başından beri gösterdiği performansla ben Beşiktaş'ın lige erken havlu atacağını düşünüyordum ama bu maçla  zirve yapan seri neticesinde Beşiktaş yeniden lige döndü. Fenerbahçe ise Galatasaray maçı haricinde Gaziantepspor ve Beşiktaş'a yenilirken Kayserispor ile berabere kaldı ve oynanmayan maçta Ankaraspor'u 3-0 geçti. Fenerbahçe'de son maçlarda düşüş bu maçla zirve yaptı. Pozisyona girilemediği gibi rakip çok rahat bir şekilde oyunu kontrol etti. Lige iyi başlayışta ortaya konan bireysel performanlarıda arar olduk.

Lugona-Bilica ikilisinin bozulması ile defansta yaşanan sıkıntılar orta alanda Emre-Cristian ve önde Alex'in ortaya koyduğu kötü performans ile zirve yaptı ve Beşiktaş hak ettiği 3 puanı aldı. Son golde ofsayt itirazı yapılabilir ama bu itiraz iyi oynadığınızı ya da bu hata ile maçı kaybettiğinizi ortaya koymaz. Kötü performans neticesinde lig yeniden 3 takımın ortaklaşa mücadele ettiği bir yarışa sahne olucak. İkinci yarının başlaması ilede az hata yapan ve bir derbi için diğer maçları feda etmeyen taraf kazanıcak. Daum'un ve genel olarak tüm kadronun alması gereken dersler var bu maçtan. Beşiktaş'ı kutlamak lazım mücadelesinden dolayı maçı hak eden ve 3 puanı isteyen taraftı.

Rubin Yine Kazan Kaldırdı


Rubin Kazan bugün Zenitle oynadığı ve 0-0 biten mücadelenin ardından Rusya Ligin'de üst üste 2. kez şampiyonluğunu ilan etti. Hasan Kabze'nin ardından Gökdeniz Karadeniz'in transferi ile daha yakından izleme fırsatı bulduğumuz ve Barcelona'dan 2 maçta 4 puan almış bir takım olarak son haftalarda gündemden düşmeyen Rubin Kazan bu seferde şampiyonluğu ile yeniden gündeme geldi. Rusya'da ezber bozan ve son 2 sezona damga vuran bu takıma bizde alkış tutuyoruz.Helal olsun...


19 Kasım 2009 Perşembe

İnglourious Basterds


Fransa 1 İrlanda 1


Dünya Kupası öncesinde son biletlerin dağıtıldığı bu maçta bileti hak etmeyerekte olsa Fransa aldı. Maç boyunca çok iyi bir futbol ortaya koyan İrlanda golüde Keane ile bulmuştu ve maçın genelinde de iyi olan taraftı. Domenech yüzünden yerlerden sürünen Fransa ancak bu şekilde Dünya Kupasına gidebilirdi. Henry ofsayt olan pozisyonda topu elle düzeltip Gallas'a çıkardı ve uzatma devresinin ilk yarısında bulduğu golle Fransa turu cebine koydu. Uzatmalara kadar mükemmel bir maç  yöneten hakem bu pozisyonda İrlanda'yı yaktı. Henry'de bu saatten sonra bitmiştir gözümde. Bir sevinmeler maç sonunda Fransa tarafında hiç sormayın. Gerçekten Güney Afrika'da en kötü sonuçları almalarını ve gol atamadan elenmelerini istiyorum. İçimizdeki İrlandalılar artık daha kalabalık. Fransa ile birlikte Portekiz, Slovenya ve Yunanistan'da Dünya Kupasına katılmaya hak kazanan takımlar oldu. Rusya ve Ukrayna'nın ilk maç sonunda elde ettikleri sonuçlarla tura yakın olarak gözüküyordu. Özellikle Rusya'nın elenmesi çok büyük süpriz oldu benim için.

16 Kasım 2009 Pazartesi

De Nigris


Robert Enke'nin şokunu atlatamadan bu sefer De Nigris haberi ile sarsıldık. Futbolu bıraktığını ve kalp problemleri yaşadığını biliyorduk. Nasıl olduda ikna edildi futbol oynamaya bilmiyoruz ama sabaha karşı ağrılarla uykudan uyanan ve  eşi tarafından hastahaneye kaldırılan De Nigris hayatını kaybetti. Henüz 31 yaşında olan bu genç adam bir daha o maskesini takamayacak. Türkiye Futbol Federasyonu doktorlardan gelen raporlar doğrultusunda De Nigris'in futbol oynamasına izin vermediklerini ve spor yaşantısına devam etmesinin tehlikeli olacağı söyleyip transfer yasağı koymalarına rağmen, o Larissa'da yeniden futbola dönmüş. Son yıllarda futbolcu ölümleri ile yeterince sarsılan futbol dünyası bir de kalp rahatsızlığı artan futbolcularla iyice sendelemiş durumda. Sürekli kontolden geçen ve sağlıklı hayatları olan düzenli spor yapan adamların bile kalp rahatsızlığı yaşadığı bir ortamda, hakkında futbol oynaması kalp sağlığı açısından risklidir raporu olan birinin transfer edilmesi ya da De Nigris'in futbola devam etmesi sonunda başlangıcı olmuş. Aztek artık yok. Toprağı bol olsun.

Biri Artık Dur Desin!!!!


Futbolu yeterince kirlettikten sonra sıra şimdi basketbola geldi. Bu sefer sıra Galatasaray taraftarına gelmişti ve sahaya yabancı madde atıp ardından oyunculara saldırdılar. Maç durdu yeniden başladı uzatmalara gitti ve sonunda Galatasaray maçı kazandı. Bu maçtan önce Fenerbahçe-Efes serisinde bu sefer Fenerbahçeliler olay çıkarıp sahaya girdi ve Efesli oyunculara saldırdı. Yine Beşiktaş taraftarıda zaman zaman bu tip hadiselere karışıyor. Kimse birbirinden daha masum yada daha temiz değil. Tersine her geçen maç bir öncekinin rövanşı olarak görülüyor ve misliyle cevap verilmeye çalışılıyor. Maç sonunda basketbol federasyonunun ceza vereceğini düşenebiliriz. Ama futbolda igrençleşen bu tribün terörü artık basketboluda sardı. Aynı futboldaki gibi deplasman taraftarı alınmıyor artık maçlara. Basketbol seyretmeye gelen insanlar futboldan kopup gelen bu holiganlarla maç izlemek ve olaylardan maça konsantre olamadıkları için tribünlerden uzaklaştılar.

Şu resimdeki Galatasaraylı küçük kızı artık ne annesi ne de babası herhangi bir spor müsabakasına götüremez. Onlar götürmek isteseler dahi bu küçük kardeşimiz artık gitmek istemez. Kimsenin futbol maçından kopup, basketbol tribünlerini mahvetmeye, seyircileri terörize etmeye hakkı yok. Hele sahaya girip oyunculara müdahalede bulunmaya hiç hakkı yok. Yabancı oyuncuların haline bir bakın bu olaylar karşısında. Sıradan bir basketbol müsabakasında olan bu iğrençligi anlamaya çalışıyorlar. Kulup başkanları, basketbol şube sorumluları herkes birbirini suçlayıp sıranın kendine gelmesini ve içindeki nefreti kusacağı günün gelmesini bekliyor. En büyük argümanlarıda onlarda geçen maçta bize aynısını yapmıştı,ş imdi sıra bizde ve biz onlara saldırıcaz .Bu sahaya giren, oyunculara fiili müdahalelerde bulunan adamlar bir daha spor müsabakası izlememeli ve maç saatinde aynı futbol holiganlarına uygulandığı gibi karakola gidip maç boyunca orada tutulmalı. Artık biri dümenin başına geçsin ve bu gemiyi sakin limanlara götürsün, en azından basketbolu kurtaralım. 

Ziraat Türkiye Kupası



   A GRUBU    B GRUBU    C GRUBU    D GRUBU
   Fenerbahçe    Denizli Belediye    Giresunspor    Manisaspor
   Eskişehirspor    Trabzonspor    Tarsus İ.Yurdu    Kasımpaşa
   Antalyaspor    Galatasaray    Sivasspor    Konya Şekerspor
   Altay    Ankaragücü    Bursaspor    Beşiktaş
   Tokatspor    Orduspor    Denizlispor    İstanbul Bş. Bld.

11 Kasım 2009 Çarşamba

Olmasaydı Sonumuz Böyle


Fenerbahçe'den çok oyuncu geldi geçti. Çok fazla genç yetenek bazen kulüp yüzünden bazen kendilerini İstanbul'un renkli gece yaşantısına kaptırıp form düşüklüğü yaşadığı için takımdan ayrılmak zorunda kaldı. Robert Enke tüm bu uzaklaştırmaların uzağında bir gönderilişe maruz kaldı. Yalnızca 1 maç sonunda takımın pekte süper bir oyun oynamadığı maçta 3 gol yediği için takımdan uzaklaştırıldı. Daum'un Beşiktaş'ın başındayken de yapmış olduğu kaleci tercihleri tartışılır ama Enke bu tercihler içinde Daum'un en doğru tercihlerinden biriydi. Almanya'ya döndü, kendisini toparladı, yeniden milli takıma kadar yükseldi. Kızının hastalığı ve ölümü onu derinden sarsmışt ama yine de hayat dolu gözüküyordu. Haberi okuduğumda yorum yazmak istemedim o an elim klavyeye gitmedi ama sabah olayları bir daha düşününce kendimi suçlu hissettim hiç tanımadığım ve hiç canlı izleme fırsatı yakalamadığım bir oyuncuya karşı. Keşke biz özrümüzü dilemeden kaybetmeseydik onu.

9 Kasım 2009 Pazartesi

Geniş Açı


Sonunda Öğrendiler


Hikmet Karaman'ı genel olarak sevmem ve fazlasıyla Fatih Terim kopyası olarak görürüm. Gezgin halinde Anadolu'yu gezmesi ve biraz onun birazda kuluplerin sık sık değişiklik yaşama isteği ile takım değistirmesini hep eleştirmişimdir. Aklımda kalan Hikmet Karaman figürü Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligin'de Arsenal ile Kadıköy'de oynayacağı maç öncesinde Arsene Wenger ile uzun uzadıya konuşması aslında daha çok Hikmet Hoca'nın konuşup Wenger'in dinlemesidir. Neyse konumuz bu değil Hikmet Karaman ve Ankaragücü. Sene başında Vassel transferi ve kulübün yüzüncü yılı münasebetleri ile heyecanlı giren Ankaragücü daha sonra yaşadığı Ankaraspor-Ankaragücü birleşmesi ya da birleşememesi ve Ankaraspor'un ligden düşürülmesi sonrası 45 oyuncu ile yola devam etmesi 2 otobüs ile idmana gitmesi neticesinde gündemden düşmüyor. Hafta sonu 2-2 biten Kasımpaşa mücadelesinin ardından bu sezon asist konusunda daha fazla yaratıcı olan hatta bu performansı neticesinde Milli Takıma dahil çağrılan Ceyhun Eriş kadro dışı bırakıldı. Hikmet Karaman'ın görevinede son verilmesinin düşünüldüğü ancak sözleşmesindeki ağır maddeler nedeniyle bu konuda adım atılamadı söyleniyor. Haberler iddaa durumunda henüz ama gerçeklik payı var ise Türkiye'de yerli hocalar açısından bir devrim yaşandığını söyleyebiliriz. 

Ligimizde yer alan özellikle yerli hocaların haklarının yenildiği 2 nokta var. Birincisi kendisini Capello sanan kulüp başkanları tarafından sürekli oynattıkları futbol nedeni ile eleştirilip takıma müdahale etmeleri ve hocalara kendi felsefelerini takıma yansıtmaları için süre vermemeleri, bir diğeri ise kovmak istedikleri yerli hocalara sürekli alacaklarını ödemeden yol vermeleri. Sen bizim çoçuğumuzsun söyleminden haraketle sürekli teknik direktörlerin alacaklarından feragat etmelerini istemeleri. Yabancı hocalar ne zaman takımdan kovulsalar sözleşmeleri gereği çatır çatır paralarını alırken yerli hocaların her zaman aynı durumla karşı karşıya kalmaları. Yabancı hocalar Del Bosque ve Aragones özelinde olduğu gibi kulüpten parayı alamazlarsa dava açmaktan çekinmeden Fifa'ya başvurabiliyorlar. Ankaragücü kulübüde hocayı tazminatını vermeden kovarlarsa Fifa'nın kendilerine transfer yasağı getirmesinden korkuyorlar. Ankaragücü yönetiminin umudu hocayla orta yolu bulup bu tazminattan kurtulmak aksi takdirde hocayla sözleşmesinin bitimine kadar devam etmek. Diğer yerli hocalarımızda Hikmet Karaman ile acil irtibata geçip Ankaragücü ile yapmış olduğu sözleşmeyi hazırlayan avukatı ya da bu işe bilen birilerini takımlara imza atarken yanlarında bulundurup sağlam sözleşmelerle kendilerini garantiye almaları. Yoksa ligde yerli hoca kıyımı asla son bulmayacağı gibi bu hocalarıda o şehirden bu şehire seyyahlar gibi gezerken görmeye devam ederiz.cHikmet Karaman asla kuluple anlaşma yoluna gidip alacaklarından ve sözleşmesindeki maddelerden vazgeçmemeli ve Hikmet Karaman -Ankaragücü olayı bir milat olarak Türk futbolunda yer almalı.

6 Kasım 2009 Cuma

Fenerbahçe 3 Steaua Bükreş 1


Son haftalardaki maçların özeti diyebileceğimiz bir maç oldu. Yine erken dakikalarda Santos'un müthiş bilek hareketi ile Fenerbahçe'nin öne geçmesi. Ardından yine geriye yaslanma ve rakibin topla oynamasına izin verilmesi sonucu sol kanattan yapılan ortada Bilica'nın hatası ile Steaua'nın beraberliği yakalaması. İlk yarıda gol haricinde beklerin hücuma katılmadığı, Kazım'ın forvette etkisiz kalması ve sürekli ofsayta düşen bir hücum hattı. İkinci yarı Fenerbahçe'nin daha istekli ve hırslı oynayacağını düşünmek normaldi. Nitekim bu istek sol kanatta kazılan bir duran topta ilk yarı golü yememize neden olan Bilica'nın arkadan müthiş koşusunu kafa vuruşu ile tamamlayıp Fenerbahçe'nin yeniden üstünlüğü yakalaması. 2-1'in ardından Fenerbahçe yine geriye yaslanıp Antep, Kayseri ya da bu maçın ilk yarısındaki pozisyona dönüp yeniden gol yiyebilirdi ama bu noktada o maçlarda sahada olmayan bir isim kaptan Alex vardı. Bana göre bugün sakatlıktan yeni çıkması nedeni ile kendisini pek sıkmadı ama varlığı bu takım için her zaman pozitif enerjidir. Nitekim kendisini fazla sıkmadan orta alandan aldığı topu savunmayı arkasına takarak ceza sahasına kadar sürdürdü ve güzel bir vuruşla herkesi rahatlattı. Ardından Özer'i sahada görmemiz sevindiriciydi. Özellikle orta alanda pas alışverişlerinde 1-2 dakika tüm tribünleri heyecanlandıran trafiğin başrolündeydi. Emre'nin yerine sahaya girmeside düşünüldüğü bölge itibari ile ilginç. Alex'in çıkıp Selçuk'un oyuna girmesi ile Özer'de Alex'in bölgesine kaydı. Son bölümlerde oyuna dahil olan kayıp adam Guiza, ofsayt diye kesilen bir pozisyonda çektiği röveşata haricinde sahada yoktu. Defansta Bilica-Lugona ikilisi her zamanki gibi istekliydiler. Volkan ise son haftaların aksine oldukça etkisiz gözüktü. 1-2 pozisyonda defansla anlaşamadı ve topu elinden kaçırdı. Kazım'ın ise hakemle konuşma her pozisyonu tartışma isteği devam ediyor ve yine sarı kart gördü. Twente'nin de galip gelmesi ile grupta ilk 2 şekillenmiş durumda. Liderliği kaptırmadan Twente deplasmanında alacağımız güzel bir sonuç bu işi noktalayacaktır ama Alex'siz oyun planı lig ve Avrupa için acilen devreye sokulmalıdır.

5 Kasım 2009 Perşembe

Tribünlerde Görmek İstediğimiz Hareketler Volume 14


Lyon 1 Liverpool 1


Liverpool'da işler yolunda gitmiyor. Gerrard ile Torres bir türlü sahada buluşamadı. Geçen hafta İngiltere'de son dakikalarda açılan arap atı misali goller bulup galibiyete ulaşan Lyon ise ev sahibi avantajını kullanmak istiyordu. Ancak henüz ilk yarıda 2 değişiklik yapmak zorunda kalmaları ve çıkanlardan birinin Pjanic olması nedeni ile işler kötü gitmeye başladı. Bu dakikalarda Voronin karşı karşıya kaldığı pozisyonda kötü vuruşu yapsa Lyon ilk yarıda hem geriye düşmüş hem de 2 oyuncusunu değiştirmiş olucaktı. Oyuna müdahale açısından elinizi çok kısatlayacak bu durum Voronin'in kötü vuruşu nedeni ile gerçekleşmedi. Karşılıklı ataklarla geçirilen ilk yarının son dakikalarında daha sonra beraberlik golünü getiricek olan Lisandro Lopez ayağında top tutamaz vaziyette idi. Lyon'un bu dakikalarda ayakta kalmasını sağlayan isim ileride Avrupa'nın en önemli 2-3 kalecisinden biri olucağını düşündüğüm Hugo Lloris'ti. İkinci yarı oyuna müdahele eden Benitez başarılıda sayılırdı. Babel oyuna girdikten kısa bir süre sonra öylesine güzel bir vuruşla golü bulduki Liverpool açısından grup bir anda cennet bahçelerine dönüştü. Bu sürede panikten de yararlanıp ataklarını sıklaştıran Liverpool golü bulamayınca Benitez skoru koruma hamlelerini devreye soktu. Torres'i oyundan çıkarıp Ngog'u sahaya sürdü ama son dakikalarda Cris-Lisandro Lopez omuzlarında kısa bir süre ilerleyen topun Lisandro Lopez tarafından gol yapılmasına engel olmadı ve maç 1-1 sona erdi. Lyon birkez daha Liverpool'u yakalamayı başardı. Fiorentina evinde aldığı galibiyetle ikinci sırada grupta. Liverpool'un önünde muhakkak kazanması gereken 2 maç var ve bunlardan birinde evinde Fiorentina ile karşılaşıcak. Açıkçası grupta ipler Fiorentina'nın elinde. Evindeki Lyon maçında bu işi bitirirse Liverpool'un Şampiyonlar Ligi serüveni burada son bulabilir. Ama Liverpool'un ne yapacağı hiç belli olmaz. Ligde kötü giderken Avrupa'da çılgın attıkları zamanlar her zaman olmuştur. Bu kez ne kadar başarılı olucaklar görücez.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Rubin Kazan 0 Barcelona 0

Barcelona evinde süpriz bir şekilde mağlup olduğu Rubin Kazan maçını unutturmak için bu deplasmanda kazanmalıydı. Müthiş soğuk Barça'yı çok zorladı. Bunun üstüne Rubin'in muhteşem oyunu ve hırsıda eklenince Rubin iki maçta Barcelona'da 4 puan almış oldu. Gruplar açıklandığında Rubin Kazan hocası dahil kimsenin planları dahilinde olduğunu sanmıyorum. Barcelona ideal kadrosuyla sahada idi. Topa genel anlamda fazla olan taraf  Barça olsada gol bir türlü gelmedi. İlk yarının hemen başında Zlatan'ın vurduğu direkten dönen top ve Messi'nin kaleci ile karşı kaldığı pozisyonda golü yapamaması işlerini zora soktu.İkinci yarı 3-4 dakika Rubin kalesini bunaltmış olsalarda bu dakikalarda Rubin'in yapmış olduğu defans organizasyonu takdire şayandı. Geçen yıl Chelsea'nin başında iken Barcelona'nın oynadığı o muhteşem futbolu 2 maçta da durduran isim olan Guus Hiddink'in ardından bunu tekrarlayacak bir hocayı ben yakın zamanda beklemiyordum. Ancak Rubin Kazan'ın hocası bir dönem Türkiye'de de çalışıp şutlanan, tespih kralı   Kurban Berdyev, 2 maçta da Barcelona'yı durdurmayı başardı. Üstelik bunu Hiddink gibi elindeki muhteşem kadro ile değil, ilk kez Şampiyonlar Ligin'de yer alan ve çoğu oyuncusu ilk Şampiyonlar Ligi deneyimi yaşayan bir hoca olarak başardı. Napolyon ve Adolf Hitler'in ardından bu kez Guardiola, Rusların ünlü komutanı ''General Kış'' ile müşerref oldu. İnter'in yenik duruma düştüğü maçta 2-1 ile Kiev'i geçmesi grubu şenlendirmiş vaziyette. Önümüzdeki maç olan Barcelona-İnter maçı televizyondan yayınlanırsa tadından yenmez.

Çok Soğuk Be Hacı


3 Kasım 2009 Salı

Beşiktaş 0 Wolfsburg 3


Beşiktaş açısından yola devam etmek için mutlaka kazanılması gereken bir maçtı. Almanya deplsamanında alınan beraberlik taraftarı ve hocayıda bu konuda heveslendirmişti. Ancak Almanya'daki maçta kaleyi bulmada sorun yaşayan Wolfsburg bu sefer hiç affetmeden 3 golü Beşiktaş kalesine yolladı ve Beşiktaş için Şampiyonlar Ligi serüveni burada son buldu. Sahada Uğur İnceman'ı orta alanda ,Ekrem'i sol kanatta ,İbrahim Üzülmez'i yine bekte gördük. Tabata ve Bobo ile gol arayan Beşiktaş sağ kanattan ise Serdar Özkan ile yüklenmeyi planlamıştı. Ama Wolfsburg'un daha ilk dakilardan geliştirdiği ataklar bu planın pek işlemeyeceğinin habercisiydi. Nitekim Misimovic muhteşem bir vuruşla takımını öne geçerdi ve Beşiktaş için zaten zorluklar barındıran maç tamamen içinden çıkılmaz bir hal aldı. İkinci yarı yapılan Tello-Serdar değişikliğide fayda geçirmedi. Maçın belli bölümlerinde kanatlarda topla buluşan Beşiktaş'lı oyuncular bir türlü topu içeriye aktaramadılar. Forvet pozisyonunda Bobo'nun formsuzluğuda tüm bu olumsuzlukların üstüne tuz biber ekti. Mustafa Denizli üç puanı Şampiyonlar Ligin'de göremiyecek gibi.Son haftalarda ligde alınan 1-0'lık galibiyetler her ne kadar Beşiktaş'lıları umutlandırsada kadro kalitesi açısından daha iyi durumda olan Wolfsburg deplasmanda 3 puan almasını bildiği gibi gruptada daha iyi konuma geldi. İstanbul deplasmanına gelirken 1 puanı hedeflleyen Wolfsburg bu kötü oyunu karşısında 3-0 lık galibiyeti alırken pek zorlanmadı. Bu saatten sonra 3.lük bile Beşiktaş için uzak bir ihtimal, hele bu kötü oyun devam ederse.

1 Kasım 2009 Pazar

Kayserispor 1 Fenerbahçe 1


Fenerbahçe'nin sürekli gündemde tutulan derbiden aldığı 3 puan önemli. Ama Fenerbahçe'nin deplasmanda kaybettiği 5 puan daha önemli. Galatasaray maçı için gidilen rotasyon neticesinde Antep deplasmanında kaybedilen 3 puan, ardından Galatasaray maçında kazanılan 3 puanın unutulamaması sonucu Kayseri deplasmanında bırakılan 2 puan. Fenerbahçe bu maçta 1 puanı hakketmediği gibi hiç puan alamadan da gelebilirdi. Saçma bir kaleci hatası ile öne geçilmesinin ardından sahada hiç bir varlık gösteremeyen takım .Derbi maçta maçın koptuğu dakikalarda attığı gol ve nedenini bilemediğiz daha bir sürü tercihler nedeni ile Guiza sahada. Bu maçta tek pozitif hamlesinin göstersin Daum bizlere bir daha halı saha maçı bile izlemeyeceğim. Kazım'ı oyundan çıkardı bu kötü oyuna ragmen Guiza sahada iken. Maçta Galatasaray maçında gösterilen istek ve presin 1/10 yok. Kayseri son 20 dakikada öylesine sürklase ettiki oyunu tartışmalı penaltı olmasa dahi golü bulucaklardı. Kaldı ki, galibiyeti kaçırdıkları için üzülmeleri gereken taraf.onlar. Antep ve Kayseri maçlarında ikinci yarı E-5 trafiğine dönmesine rağmen sağ kanada yapılmayan hamleler ve oyuncu değişikliklerinin ya gol yemenin ertesinde Semih-Özer ya da Santos değişiklikleri ile rutine dönüşmesi. Maçı çekirdek yiyerek izleyen seyirci bile arada sinirlenip sahaya müdahale eder. Özer'i ısındırıyor oyuna her zaman kurtarıcı rolüyle sürüyordu. Bu sefer değişiklik için hazırlanan ve hakemin yanına kadar gelen oyuncuyu geri çağırıp en son ne zaman maç yaptığını hatırlamdığım Deniz'i sakatlanan Önder'in yerine sokuyor. Galatasaray maçında deli gibi saldırıyor bu 2 maçta ise 1 puanı koparmak için debeleniyor. Daum'un dahilik-moronluk ikileminde gidip gelen kariyeri ancak Türkiye ligi gibi sıradan bir mücadelenin döndüğü ve kafaya oynayan takım sayısının çok az olduğu zamanalarda ortaya çıkıyor. Galatasaray'ı yenerek 1 hafta boyunca sağlanan sanal masturbasyon son bulup, Fenerbahçe derbiyi kazanan muzaffer kumandan edası ile geriye dönerken yaptığı son 2 fetih hareketinde ise sefilleri oynuyor. Beşiktaş geçen yıl şampiyon olurken derbilerde çılgın atmadı ama geriye kalan maçlarında da saçma puan kayıpları yaşamadı ve şampiyonluğa ulaştı. Nasıl ki Anadolu takımları yanlış bir strateji ile büyükler ile oynayacakları maç için o maçın öncesi ve sonrasındaki maçlarda takımın genel felsefesini kaybediyor, Fenerbahçe'de derbi öncesi dağıttığı bol puanlarla derbi sonrasında da ikrama devam edip takımın genel felsefesinden uzaklaşıyor. Son üç maçta 4 puan mı almak isterseniz yoksa Galatasaray ile en kötü berabere kalıcağınız Kadıköy maçınında kaybetmeyi de göze alıp 6 puanımı. Benim matematiğim iyi değildir, sözelçiyim ama 6'nın 4'ten büyük olduğunu biliyorum. Biri Daum'a hatırlatmalı parmak hesabını.

Galatasaray 2 Sivasspor 0


Lig tv şifresiz yayını istemeyerekte olsa devam ettirdikçe, soğuk havayı fena halde hisseden bünyelere evde maç izlemekten başka bir eğlence kalmadı. Yağmur altında oynanan maçta derbiden ağır hasarlı çıkan Galatasaray ilk yarıda bulduğu 2 golle galip ayrıldı. Baros'un yokluğunda Nonda'yı forvette gördük ve orta alanda derbiden farklı olarak Barış ilk 11'de başladı. Maçın hemen başında kendi sahasına kapanan Sivasspor buna rağmen golü çok çabuk bir şekilde yedi. Yasin Çakmak'ın kaçırdığı Nonda güzel ve akıllı bir vuruşla takımını öne geçirdi. İlk yarının sonlarına doğru uzun bir süredir uygulandığına pek şahit olmadığımız 6 sn kuralı Sivasspor aleyhine uygulandı ve Kewell muhteşem bir vuruşla durumu 2-0 yaptı. İlk yarının bitiminde soyunma odasına giderken hakemlerle tartışan 2 oyuncu daha Sivas adına kart görünce ikinci yarı Galatasaray karşısında direnemeyen bir Sivas izledik. Nonda'nın çıkıp Uğur'un girmesi ile değişen saha içi diziliş sonrası Galatasaray gerçek anlamda bir forveti olmadan son 30 dakikayı tamamladı. Bu bölümde Arda girdiği pozisyonlardan yararlanamayan oyuncu idi. Derbi psikolojisinden, Buca maçından sonra bu maçtada Arda'nın kurtulamadığını bir kez daha gördük. Sivasspor ise tam anlamı ile freni patlamış kamyon gibi bayır aşağı gidiyor. Teknik direktör değişikliği de takıma bir ivme kazandıramamış. Mehmet Yıldız'ın ana figür olduğu ve 2 yıl muhteşem bir şekilde uygulanan ve Sivasspor'a şampiyonluk şarkıları söyleten o sistemden eser yok. Mehmet Yıldız'ın yeniden ameliyat olma ihtimalide olduğunu düşünürsek Sivasspor'un acilen sistem değişikliğine gitmesi gerekiyor. Sahada ruhsuz bir şekilde dolaşan, boş pozisyonda dahi isabetli pas veremeyen bir takıma dönüşmüş Sivasspor. Hakemin böylesine temposuz ve ciddi anlamda sertlik olmayan bir maçta dahi bayram şekeri gibi sarı kartlarını çıkarması gerçekten şaşırtıcı. Yağmur yağdıkça, digitürk şifre girmedikçe maçlara devam.